● Mübtedî [başlangıcda olan]nin ve ortada ve sonda olanların vazîfeleri aynı değildir. Hâlin ve vaktin gereği gibi meşgûl olmalıdır. 5/112.
● Mübtedî, kalb erbâbıdır. Ve hâlden hâle değişmek kalbdendir. 6/79.
● Mübtedî sûrî tecellînin sâhibidir. Müntehî, ma’nevî tecellînin sâhibidir. Müntehî, sûretden ve ma’nâdan geçmişdir. 6/110.
● Dindâr âlimlerin fetvâları ile ef’âl [iş], akvâl [söz] ve ahlâkda amel edesiniz ve sâlihlerin ahlâkını kendinize örnek alıp ve Ehlullaha muhabbet ediniz. 4/14.
● Müteşâbihâtın esrârını, imâm-ı Rabbânî, ilm ve ma’rifet ile kimseye açıklamadı. Ve tam bir gizlilikle onu örtmeğe çalışırdı. 6/112.
● Müceddid-i elfin idrâkinde [ikinci binin müceddidini anlamakda], Evliyâ da, ülemâ gibi âcizlerdir. 5/3.
● Mecnûna Leylâ gelip, sohbet eyledikde, benden uzaklaş ki, muhabbetin beni senden meşgûl eyledi, dedi. 4/218.
● Muhib [seven] sevgiliyi görmeğe tâlib ve kavuşmağı arzû etdiğinden, câizdir ki, arzûsunun çokluğundan [heyecânından] matlûbun görüntüsü ile dahî, râhat olur. 4/156.
● Muhib [seven] için, sevgiliye kavuşmadıkca, durmak yokdur; [duramaz]. 4/145.
● Muhabbet ve buğd-ı fillah olması [Allah rızâsı için buğz olması] demek, kendisi için sevdiğini, diğer insanlar için de sevmek, kendisi için sevmediğini diğer insanlar için de sevmemek, demekdir. “Hadîs-i şerîf”. 4/29. [Se’âdet-i Ebediyye: 89.]
● Muhabbet ve Allah için düşmanlık olmadıkca, hakîkî îmân ortaya çıkmaz. “H”. 6/55.[Hak Sözün Vesîkaları: 348.]
● Muhabbetin da’vâsı, düşmandan teberrî eylemedikce [mahbûbun düşmanından uzaklaşmadıkca] makbûl değildir. 4/73.