● Ma’rifet-i ilâhî [Allahü teâlâyı tanımak], hârikul’âde
şeylerden ve mahlûkâta âid gizli şeyleri keşf etmekden dahâ üstündür ki, ma’rifet, Allahü teâlânın zâtının sırlarını keşf etmekdir. Pes; ma’rifet ile hârikul’âde şeyler arasındaki fark, Hâlık ile mahlûkun farkı gibidir. 4/50. [Hak Sözün Vesîkaları: 328, Kıyâmet ve Âhıret: 161.]
● Ma’rifetullah ki [Allahü teâlâyı bilmek ki], idrâk-i basît [geniş idrâk] ma’nâ olmak üzere, Velîler indinde karar verilmişdir. Ve insânî kemâlleri ona bağlı kılmışlardır. Onun dahî temâm olup ve kemâl bulması, nefsin kemâl ve itmînânına bağlıdır. 4/64.
● Ma’rifet-i Hak sübhânehu [Allahü teâlâyı tanımak] fenâ ve bekâya bağlıdır. 6/153.[Cevâb Veremedi: 362.]
● Ma’rifetin husûlü ve derece-i vilâyetin vüsûlü muhabbete menûtdur [bağlıdır]. 6/153.
● Ma’rûf ve münkerin ta’rîf ve taksîmi. 4/29. [Se’âdet-i Ebediyye: 89.]
● Ma’lûmun olmıyan [tanımadığın] kimseye yumuşak davranırsan ve senden kesilmiş olan kimseyi ziyâret edersen, sana zulm eden şahsı afv edip ve seni mahrûm eden kimseye ihsânda bulunursan, Allahü teâlâ dereceni yükseltir, terfi’ buyurur. “Hadîs-i şerîf.” 4/147. [Herkese Lâzım Olan Îmân: 141, Cevâb Veremedi: 342.]
● Müflisânim âmede der kûyi tû,
şey’en lillahi ez-cemâl-i rûyi tû.
[Biz müflisleriz. Senin köyüne gelmişiz.
Allah rızâsı için, cemâlinden bize birşeyler ver]. 4/163.
● Muktediyât-i bedeniyyeden [bedenî ihtiyâclardan], ve ihtilât-ı halkdan [insanlar ile haşr-neşr olmakdan] kurtulmağa imkân yokdur. 4/160.
● Mükâtebe [büyüklerle mektûblaşmak], ma’nevî bağlantıyı kuvvetlendirir. Ve gıyâbında ona teveccüh edilmesine sebeb olur. 4/42.
● Mekr-i Hüdâvendî celle şânühûdan [Allahü teâlânın aldatmasından] emîn olmayalar. Ve dâimâ sığınalar ve yalvaralar ki, büyük işde karışıklık olmaya. 6/209.