● Hestî [varlık] ve nistî [yokluk], ikisi dahî i’tibârâtdandır. Pes, o hazretden mün’azil olurlar. 4/182. [İslâm Ahlâkı: 559, Kıyâmet ve Âhıret: 376.]
● Heme ûst [herşey Odur] veyâ heme ezûst [herşey Ondandır], bekâda söylenen sözlerdir. Fütûhât sâhibinin bu sözleri söyleme kudreti yokdur. 5/52.
● Heme ûst [herşey Odur] ta’bîrinden murâd, heme nistend mevcûd ûst teâlâ [hiç birşey yokdur, O vardır], ya’nî cümle âlem görünüşdür ve Hak teâlâ vardır, demekdir. Fekat, burada mecâz vardır. Hakîkî değildir. Aynadaki Zeydin sûretine Zeyd denilirse, hakîkatde, nefs-ül-emrde Zeyd değildir. Zeydin zuhûrudur. İşte, Muhyiddîn-i Arabî ve ona tâbi’ olanların, kitâb ve risâlelerinde îzâh etdikleri ve açıkladıkları bu ma’nâ ile herşey Odur dediler. Eğer bu ta’bîrden Hak teâlâ mümkinâtda [yaratdıklarında] münhasırdır ve mutlak var olan, yaratdıklarından gayride vücûdu yokdur anlaşılırsa, bu açık küfrdür. Ve zımnında Allahü teâlânın inkârı vardır. 6/16. [Kıyâmet ve Âhıret: 104, Cevâb Veremedi: 358.]
● Hem tâ’at [ibâdet] edeler ve hem o ibâdetden istigfâr [tevbe] edeler. Ve o ibâdeti Allahü teâlânın şânına lâyık görmiyeler. [Estagfirullah deyince, bu ma’nâyı düşüneler.] 4/92.
● Himmeti bülend edip [yüksek gayretli olup] ve zemânları ma’mûr edeler, değerlendireler. Bugün ba’zı şeylerden gizlenmiş ise de, ümmîddir ki, yarın açılmış olur. 4/12.
● Hind beldesi, sûretâ Hinddir. Lâkin ravdâ-i Cennetdir. Anın tahmîr-i tıyneti [toprağı] hâk-i Medînedendir. 6/239.
● Hindistânda el’ân [şu anda] müyesser olan hâlât [hâller] ekser zemânda müyesser değildir. Kesret-i füyuz ve vâridât sebebi ile başka yerlerin imrendiği yerdir. Ve sabâhat ve melâhatin imtizâcından [birleşmesindan] dolayı Medîne ve Mekke toprağına hüsn ve letâfetde şebâhet-i tammı vardır. 6/48.
● Hind zemîni [Hindistân memleketi] her ne kadar câyı zulumât ve kedûrât [zulmetler zemîni ve kedûretler yeri] ise de, lâkin, menba’ı çeşme-i hayât zulümâtdadır. [Hayât çeşmesinin menba’ı zulümâtdadır.] 6/142.