Fîrûzâbâdî de, (Kâmûs)da böyle olduğunu bildirerek: (Âzer, İbrâhîm “aleyhisselâm”ın amcasının ismidir. Babasının ismi Târuhdur), diyor. Din kitâblarının bu kadar açık beyânı karşısında, (Âzerin amca olması kavli za’îfdir. Kuvvetli kavle göre, Âzer babasıdır) demek, za’îf ve çürük bir sözdür. Âlimlerin sözlerindeki inceliği anlamamak olur.
(Beydâvî) tefsîrinde, En’âm sûresinin yetmişdördüncü âyet-i kerîmesine, göründüğü gibi ma’nâ verip te’vîl etmemesi, [ve (Rûh-ul-beyân)da bu âyet-i kerîmeye ve Tevbe sûresinin yüzonbeşinci âyetine yanlış te’vîl yapması], bir sened olamaz ve müfessirlerin, muhaddislerin, mütekellimînin ve Sôfiyye-i aliyyenin söz birliğini bozamaz. Çünki, Kur’ân-ı kerîmin hakîkî tefsîrini yapan, doğru ma’nâsını veren, ancak Muhammed “aleyhisselâm”dır ve Onun hadîs-i şerîfleridir. Eshâb-ı kirâmdan “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” ve Tâbi’în-i izâmdan hiçbiri, bu âyet-i kerîmeyi işitince, Âzerin, baba olduğunu hâtırlarına bile getirmemiş ve söylememişdir. Amcası olduğunu anlamışlardır. Ehl-i sünnetin i’tikâdı böyledir.
(Fetâvâ-i Hayriyye) sonunda buyuruyor ki, [(Kâmûs)da diyor ki, Âzer, İbrâhîm aleyhisselâmın amcasının adıdır. Babasının ismi Târuhdur. (Târîh-i Hanbelî)de, İbrâhîm bin Târuh diyor. Âzer, Târuhun adıdır diyor. (Celâleyn) tefsîrinde, âyet-i kerîmedeki Âzer ismi için, Târuhun lakabıdır, ya’nî soyadıdır diyor. İbni Hacer, (Hemziyye) şerhinde, (Âzer kâfir idi. Bunun İbrâhîm aleyhisselâmın babası olduğu, Kur’ân-ı kerîmde bildiriliyor. Kitâblı olan ümmetler, Âzer, İbrâhîm aleyhisselâmın öz babası değildi, amcası idi diyorlar. Çünki, Arablar, amcaya baba derler. Kur’ân-ı kerîmde de amcaya baba denilmişdir. Ya’kûb “aleyhisselâm” için (Baban İbrâhîmin ve İsmâ’îlin Rabbi) buyurulmuşdur. Hâlbuki, İsmâ’îl “aleyhisselâm”, Ya’kûb aleyhisselâmın babası değildi, amcası idi. Âlimlerin sözleri birbirine uymadığı zemân, hadîs-i şerîflere uymak için, âyet-i kerîmeyi te’vîl etmek vâcib olur. Beydâvî ve başkaları tesâhül ederek, âyet-i kerîmeyi te’vîl etmemişlerdir) diyor].
Abdül-Ehad Nûrî efendi, Resûlullahın ana ve babasının müslimân olduklarını isbât için ayrıca bir risâle yazmışdır. Bu risâle türkçe olup, onsekiz sahîfedir. Süleymâniyye kütübhânesi Es’ad efendi kısmında [3612] numarada mevcûddur.
İmâm-ı Süyûtî “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Kitâb-üd-derc-il-münîfe) kitâbında, Âzerin, İbrâhîm aleyhisselâmın babası olmadığını, amcası olduğunu vesîkalarla isbât etmekdedir. Bu kitâb, Süleymâniyye kütübhânesinin (Reîs-ül-küttâb Mustafâ efendi) kısmında, [1150] numarada vardır.
(Envâr-ül-Muhammediyye)de diyor ki, hazret-i Alînin “radıyallahü teâlâ anh” bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Âdem aleyhisselâmdan babam Abdüllaha gelinceye kadar, hep nikâhlı ana babalardan geldim. Hiçbir babamın nikâhsız, ya’nî zinâ ile çocuğu olmadı) buyuruldu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Adnâna kadar olan yirmibir babasının ismini bildirdi ki, şunlardır:
Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” babası Abdüllahdır. Abdüllahın babaları sıra ile, Abdülmuttalib ve Hâşim ve Abdü-Menâf ve Kusayy ve Kilâb ve Mürre ve Kâ’b ve Lüveyy ve Gâlib ve Fihr ve Mâlik ve Nadr ve Kinâne ve Huzeyme ve Müdrike ve İlyâs ve Mudar ve Nizâr ve Me’add ve Adnân. Bunların hepsi, kitâbımızın sonunda, harf sırası ile yazılarak, kısaca bilgi verilmişdir.
(Fusûs) şârihi Abdüllah-ı Rûmî, (Metâli’un-nûr) kitâbındaki ecdâd-ı Peygamberîyi tezkiye yazıları (Ni’met-i kübrâ) kitâbımızda neşr edilmişdir.
İslâmî ilmlerin, Tefsîr ve Hadîs ve Fıkh ve Tesavvuf kısmlarında derin bilgisi olan ve çok kıymetli kitâbları ile insanlara büyük hizmet eden, ebedî se’âdet yolunu gösteren, Senâullah-ı Dehlevî [Pâni-pütî] hazretleri, (Tefsîr-i Mazherî)nin birinci ve üçüncü cildlerinde buyuruyor ki, En’âm sûresindeki (Âzer) kelimesi, (Ebîhi) kelimesinin atf-ı beyânıdır. Âzerin, İbrâhîm “aleyhisselâm”ın babası değil, amcası olduğunu bildiren haberler dahâ doğrudur. Arabistânda, amcaya baba denilir.