• Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Tebük gazâsına gitmişdi. Eshâb-ı kirâmdan Abdüllah bin Hayseme “radıyallahü anh” gitmemişdi. İki güzel hanımı vardı. Herbirinin gâyet güzel gölgeliği vardı. Gölgeliklere su serpip, güzel yaygılar ve minder döşemişlerdi. Nefîs yiyecekler hâzırlamışlardı. Abdüllah bin Hayseme bu durumu görünce, Sübhânallah, geçmiş ve gelecek hiçbir günâhı bulunmayan ve Allahü teâlânın lütfuna kavuşmuş olan bir Peygamber, bu sıcak havada silâhını alıp kâfirlerle cihâda gitsin de, Abdüllah bin Hayseme hoş gölgelikde hanımlarıyla otursun, sohbet etsin. Bu insâfa sığmaz! Vallahi Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” huzûruna kavuşmadıkca ve hizmetiyle şereflenmedikce, bu kadınlardan hiç biriyle konuşmam, dedi. Sonra hemen devesine binip yola çıkdı. Hanımları ne kadar konuşmak istedilerse de, hiç cevâb vermedi. Tebüke yaklaşınca, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” uzakdan deveye binmiş, gelmekde olan birisi göründü diye haber verdiler. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ümmîd ederim ki o Abdüllah bin Haysemedir. Huzûruna gelip selâm verince, yâ Abdüllah bin Hayseme! Dünyanın fâni ni’metlerini bırakıp, Allahü teâlânın rızâsını taleb etmen senin için ne iyi, ne sevimlidir, buyurdu.
• Ebû Umeyye “radıyallahü anh” şöyle anlatmışdır: Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Tebük seferinde vâdiyül-kurâya varmışdı. Orada bir kadın, güzel bir hurma bağçesi yapmışdı. Resûlullahın emriyle Eshâb-ı kirâm o bağçenin hurmalarını topladılar. On vesk hurma çıkdı. Sonra Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” kadına bağçendeki hurmaları topla ve ne kadar çıkdığını ölç, buyurdu. Kadın hurmaları topladıkdan sonra, ne kadar çıkdı diye sordular. On vesk çıkdı dedi. Eshâb-ı kirâmın topladığı kadar çıkmışdı. (Resûlullahın mu’cizesiyle kadının hurması hiç eksilmedi. Bağçesi ne kadar hurma veriyorsa o kadar çıkdı.)
• Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Tebük seferi sırasında, Vâdiyül-kurâdan Tebüke doğru yola çıkdıklarında; (Bu gece kuvvetli rüzgârlar esecek! Hiç kimse yerinden kalkmasın!