Putdan bunları işitince, çok korkdum. Gidip bu durumu kabîleme anlatdım. Benî Hârise kabîlesinden üçyüz kişi toplanıp, Medîneye gitdik. Mescide girince, Resûlullah bana bakıp tebessüm etdi. Ey Abbâs, nasıl müslimân oldun? buyurdu. Vuku’ bulan hâdiseleri anlatdım. Doğru söylüyorsun buyurdu ve çok memnûn oldu. Hepimiz Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” huzûrunda müslimân olduk.
• Ebû Hüreyre “radıyallahü anh” şöyle anlatmışdır: Huzeym bin Fâtek “radıyallahü anh”, bir gün emîr-ül mü’minîn hazret-i Ömere “radıyallahü anh” nasıl müslimân olduğumu anlatayım mı, dedi. Anlat buyurdu. Bunun üzerine şöyle anlatdı. Devemi kaybetmişdim. Onu ararken akşam oldu. Korkulu bir derede kaldım. Yüksek sesle, buradaki kötü kimselerden bu vâdînin azîzine sığınırım, dedim. O sırada bir ses duydum. Yazıklar olsun sana. Celîl olan, ni’metler veren, yüce Allaha sığın, diyordu. Ey seslenen kimse, söylediğin hak mıdır, dalâlet midir, dedim. Tekrâr seslenip şöyle dedi. Allahü teâlânın mu’cizeler sâhibi Resûlü Medînede insanları hayrlara da’vet ediyor. Nemâz kılmağı ve oruc tutmağı emr ediyor. İnsanları boş oyun ve eğlencelerden sakındırıyor. Bunları işitince, deveme binip, Medînenin yolunu tutdum. Medîneye vardığım gün Cum’a günü idi. Ebû Bekr “radıyallahü anh” mescidden çıkıp, yanıma yaklaşdı. Mescide gir, senin müslimân olduğunun haberi bize ulaşdı, dedi. Ben tahâret nasıl yapılır bilmiyorum deyince, bana öğretdi, abdest alıp mescide girdim. İçeri girince minber üzerinde Resûlullahı “sallallahü aleyhi ve sellem” gördüm. Mubârek yüzü ayın ondördü gibi parlıyordu ve şöyle buyuruyordu: “Bir müslimân şartlarına uygun abdest alsa, sonra tam bir dikkatle nemâzı devâmlı kılsa muhakkak Cennete girer.”
Bu husûsda bir rivâyet de şöyledir: Huzeym bin Fâtek “radıyallahü anh” şöyle anlatmışdır: Bana seslenen ve kendisini görmediğim kimseye sen kimsin diye sordum. Ben Mâlik ibni Mâlikim. Necid cinnîlerinin reîsiyim.