Bunları güzel kokulara karışdırıyorum. Hiç bir koku ondan dahâ güzel kokmuyor, dedi.
• İmâm-ı Buhârî “rahmetullahi aleyh” (Târîh-i Kebîr) adlı eserinde şöyle yazmışdır: Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bir yoldan geçse, ondan sonra, o yoldan geçenler, Resûlullahın oradan geçdiğini güzel kokusundan bilirlerdi. İshak bin Râheveyh, o güzel koku Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” has bir koku idi. Hâricden bir koku sürünmüş değildir, demişdir.
Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek yüzüne değen mendili aslâ ateş yakmazdı. Bir gün Enes bin Mâlike “radıyallahü anh” bir gurub insan misâfir oldular. Yemek yidiler. Yemekden sonra câriyesine falan mendili getir, dedi. Câriyesi kirli bir mendil getirdi. Enes bin Mâlik “radıyallahü anh” o mendili ateşe atdı. Bir müddet sonra mendili ateşden çıkardı. Mendil yanmamış, kirlerden temizlenip, süt gibi beyâz olmuşdu. Misâfirleri bu ne hâldir diye sorunca, bu mendil Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek yüzünü sildiği bir mendildir. Ne zemân kirlense, ateşe atarız, tertemiz olur ve aslâ yanmaz, dedi.
• Ebû Hüreyre “radıyallahü anh” şöyle anlatmışdır: Bir kimse Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” huzûruna gelip, yâ Resûlallah, kızımı evlendireceğim, bana yardım ediniz, dedi. Resûlullah, şimdi hâzırda bir şey yok. Yârın sabâh ağzı açık bir şişe ve çubuk getir, buyurdu. Sabâhleyin o kimse bir şişe ve bir çubuk getirdi. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” mubârek kollarının terini o şişeye doldurdu. Bunu götür kızın koku sürünmek istediği zemân, bu çubukla şişeyi karışdırsın ve vücûduna sürsün, buyurdu. O kızın böyle yapdığı ve güzel kokusunun bütün Medînede duyulduğu anlatılmışdır. Kızın bulunduğu eve beyt-ül-mutayyıbîn, ya’nî güzel kokulu ev adını vermişlerdir.
• Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” büyük abdeste çıkar. Fekat hiç bir eser görülmezdi. Yer yarılıp içine alırdı.