Fekat söyliyeni kimse görmedi. Bu söz Zeynel’âbidîn “radıyallahü anh” için idi.
• Bir gün Zeynel’âbidîn “radıyallahü anh” evlâdları ve hizmetcilerinden bir gurubla sahrâya çıkmışlardı. Sabâh kahvaltısı hâzırladılar. Bir ceylân gelip yanlarında durdu. Zeynel’âbidîn “radıyallahü anh” ceylâna seslenip, ben Alî bin Hüseyn bin Ali bin Ebî Tâlibim. Annem (ninem) Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” kızı hazret-i Fâtımadır “radıyallahü anhâ”. Gel bizimle biraz yemek yi, dedi. Ceylân geldi, onlarla yidi. Sonra ayrılıp gitdi. Hizmetcilerinden biri ceylânı yine çağır gelsin, dedi. Ona dokunmayacağınıza söz verirseniz, çağırayım, dedi. Hepsi dokunmayacağına söz verdiler. Yine önceki gibi söyliyerek ceylânı çağırdı. Ceylân gelip onlarla yimeğe başladı. Sofrada bulunanlardan biri, elini ceylânın üzerine dokundurdu. Ceylân ürküp gitdi. Zeynel’âbidîn “rahmetullahi aleyh” söylediğimi tutmaz ve sözünüzde durmazsanız, sizinle konuşmam, buyurdu.
• Birgün bir deve yolda yürümekde gevşeklik edip, yürümüyordu. Zeynel’âbidîn “radıyallahü anh” onu çökdürdü. Kamçısı ve asâsını göstererek, çabuk yürü, yoksa bunlarla seni döverim, dedi. Ondan sonra deve hızlı yürümeğe başladı ve bir dahâ tenbellik yapmadı.
• Birgün sahrâda oturuyorlardı. Bir ceylân yanlarına gelip, ayaklarını yere vurarak, bir takım sesler çıkardı. İmâm-ı Zeynel’âbidîne ceylân ne söylüyor diye sordular. Dedi ki: Dün bir Kureyşli bu ceylânın yavrusunu tutmuş. Dünden beri yavruma süt vermedim, diyor. O Kureyşliyi çağırdılar. Bu ceylânın yavrusunu tutmuşsun. Dünden beri süt emzirememiş. O yavruyu getir sütünü versin. Yavru yine senin olsun, dedi. Kureyşli ceylânın yavrusunu getirdi. Ceylân yavrusunu emzirdi. İmâm-ı Zeynel’âbidîn “radıyallahü anh” o kimseden ceylânın yavrusunu bağışlamasını istedi. O da serbest bırakdı. Ceylân yavrusu ile birlikde sesler çıkararak gitdi. Oradakiler, ceylân ne söylüyor diye sordular. Allahü teâlâ size iyilikler ve hayrlar versin, diye düâ ediyor, buyurdu.