Hâlbuki o zemân üzüm mevsimi değildi. Üzümü yimeğe başlarken, bu üzümde ben de ortağım, dedim. Niçin diye sorunca, sen düâ ederken ben de, âmîn diyordum, dedim. Peki, buraya gel dedi. Yaklaşdım, berâber yidik. Üzüm çekirdeksiz idi. Doyuncaya kadar yidim. Öyle üzüm hiç yimemişdim. Yidiğimiz hâlde sepetdeki üzüm hiç eksilmemişdi. Sonra bana, bu iki elbiseden hangisini istersen al, dedi. İhtiyâcım yok dedim. O hâlde sen yüzünü dön bunları giyeyim, dedi. Yüzümü döndürdüm. Elbiselerden birini izâr (gömlek), birini de ridâ (cübbe) olarak giydi. Eski elbiselerini de eline alıp yürüdü. Ben de arkasından gitdim. Sa’y mahalline vardık. Orada bir kimse karşısına çıkıp, ey Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” torunu, beni giydir. Allahü teâlâ da seni giydirsin, dedi. Elindeki eski elbiseleri ona verdi. Ben o kimsenin arkasından yetişip, bu elbiseleri sana veren kimdir, diye sordum. Ca’fer bin Muhammeddir “radıyallahü anh”, dedi. Sonra Ca’fer-i Sâdık hazretlerini bulup, kendisinden hadîs-i şerîf dinlemek için ne kadar aradıysam da bulamadım.
• Dâvüd bin Alî bin Abdüllah bin Abbâs, İmâm-ı Ca’fer-i Sâdıkın “radıyallahü anh” kölelerinden birini öldürdü ve mâlını aldı. Ca’fer-i Sâdık hazretleri, Dâvüdün yanına gidip, kölemi öldürdün ve mâlımı gasb etdin. Sana beddüâ edersem görürsün, dedi. Dâvüd bin Alî beni beddüâ ile mi korkutuyorsun diyerek, alay etdi. Ca’fer-i Sâdık “radıyallahü anh” evine gidip, bütün geceyi ibâdet ile geçirdi. Seher vakti Dâvüd bin Alîye beddüâ etdiğini işitdiler. Aradan bir sâat geçmeden Dâvüd bin Alî öldürüldü.
• Ebû Basîr şöyle anlatmışdır: Medîneye gitmişdim. Yanımda bir câriyem vardı. Sabâhleyin gusl abdesti almak maksadı ile hamâma gitmek için dışarı çıkdım. Bir gurub kimseyi İmâm-ı Ca’fer-i Sâdıkın “radıyallahü anh” ziyâretine giderken gördüm. Ben de onlara katıldım. Gidip huzûruna girdik. Bana bakarak, ey Ebû Basîr, Peygamberlerin ve oğullarının huzûruna cünüb olarak girilmeyeceğini bilmiyormusun, buyurdu. Sizi ziyâretden mahrûm kalmayayım diye böyle geldim, dedim. Sonra bir dahâ böyle yapmayacağıma tevbe edip, dışarı çıkdım.