Abdüllahın ve Fâzılın yeridir bu beldeler,
Onlar da’vetci Resûlün pâk sülâlesidirler.
Bu diyârlar nemâz kılınan takvâ yerleridir,
Oruc, temizlik, ihsân, iyilik beldeleridir.
Çok kerre indi Cibrîl-i Emîn bu diyârlara,
Allahdan selâm, medh getirdi Resûlullaha.
Vahyin indiği, ilmlerin kaynağı yerlerdir,
Hakkın, hakîkatin öğrenildiği beldelerdir.
Bu beldelerde seyrân ederken Ahmed-i Muhtâr,
Kendisine vahyin geldiği yerlerdir bu diyâr.
Hani ilk sâkinleri, dağıtdı bizi ayrılık,
Şimdi gurbetlerde hep fânî olmuşlar artık.
Resûlullahın yakınları, vârîsleri onlar,
Büyüklerin en üstünü, en hayrlısıdırlar.
Onlardır kıtlıklarda insanları doyuranlar,
Bu sebeble bereketle şereflenendir onlar.
Kabûl olunmaz hem nemâzlarımız salevâtsız,
Olursak nemâzlarımızda onlara düâsız.
Onlardır, hem doğru yolun adâlet rehberleri,
Onlardır, hatâdan kusûrdan necât sebebleri.
Rabbim, kalbimde hidâyet ve basîreti artdır,
Onlara iyilikde hep iştiyâkımı artdır.
Resûlullahın diyârı bu yerler ıssız kalmış,
Ziyâdın yurduna bak, başdan başa ma’mûr olmuş.
Resûlullahın diyârının kubbeleri çökmüş,
Ziyâdın âlinin ise köşkleri muhkem olmuş.
Evlâd-ı Resûlün harîmi esîr ediliyor,
Ziyâdın âilesi emân içinde yaşıyor.
Âl-i Resûlün boyunlarından kanlar akıyor,
Âl-i Ziyâd ayaklarına zînetler takıyor.