Allahü teâlâdan diledim ki, bana rızâsına uygun olanı versin. Bilirsiniz yalan söylemem. Hiçbir akllı kimse Allahü teâlâya kavuşma vaktinde [ya’nî ölüm ânında] kendine iftirâ yapılmasını arzû etmez ve müslimânları aldatmağı uygun bulmaz. Dediler ki, ey Resûlullahın halîfesi. Hiç kimsenin doğruluğunuza şübhesi yokdur. Ne söyliyecek isen, söyle. Buyurdu ki, gecenin sonunda, uykum bana gâlib geldi, uyudum. Resûl-i ekrem hazretlerini gördüm. İki beyâz kaftan giymiş. O kaftanların etrâfını [eteklerini] ben tutuyordum. Ne zemân ki o iki kaftan yeşil olmağa ve parlamağa başladı. Şöyle ki, bakanların gözlerini alırdı. Resûlullah hazretlerinin iki tarafında, iki uzun boylu kimse vardı. Gâyet güzel yüzlü idiler. Elbiseleri nûr gibi ve bakanlara sürûr verirdi. Hazret-i Resûl-i ekrem bana selâm verip, benimle müsâfehâ ederek, şereflendirdi. Mubârek elini benim göğsüme koydu. Bende olan ızdırâb geçdi. Dedi ki, ey Ebû Bekr! Sana kavuşma arzûmuz artmışdır. Vakti geldi ki, bizden yana gelesin. Ben uyku içinde o kadar ağlamışım ki, ehlim haberdâr olmuşlar. Bana sonra haber verdiler. Ben de dedim, (Ben de sizi özledim, yâ Resûlallah!). Buyurdular ki, yerine, bu ümmet için ümmetin âdil ve sâdıkı, yerde ve gökde herkesin rızâsını kazanmış, zemânının temizi olan Ömer bin Hattâbı geçir. Bu iki kişi senin vezîrlerindir, dünyâda yardımcılarındır, vefâtın zemânında yardımcılarındır. Cennetde komşularındır. Ondan sonra bana haber verdiler ve dediler ki, fikr ve vehmden kurtuldun ve sen Sıddîksın. Gökde melekler içinde Sıddîksın. Yerde halk içinde Sıddîksın. Dedim ki, yâ Resûlallah! Anam-babam sana fedâ olsun. Bu iki kişi kimlerdir ki, bunların benzerini görmedim. Buyurdu ki, bu iki kişi Cebrâîl ve Mikâîldir. Sonra gitdiler. Ben uyandım. Yüzüm göz yaşından ıslanmış. Âile efrâdım başımın ucunda ağlaşırlardı.
Kırksekizinci Menâkıb: Hazret-i Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” son hastalığında, kendisinin evlâdını, hazret-i Âişe-i Sıddîkaya ısmarladı. İki oğlan iki kız vasıyyet eyledi. Hazret-i Âişe “radıyallahü teâlâ anhâ” der ki, hâlbuki, bir kız kardeşim var idi. Diğer kız kardeşim hangisidir, dedim. Hanımım hâmiledir. Öyle zân ederim ki, doğurduğu kız olsa gerekdir. Sonra, doğum oldu. Kız evlâdı oldu.