Ya’nî Cebrâîl aleyhisselâmdır. Hazret-i Âdem aleyhissalâtü vesselâm vaktinde hazret-i Âdeme, hazret-i Mûsâ aleyhissalâtü vesselâm vaktinde, hazret-i Mûsâya geldi.
(İşâret): O Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri ki, Hadîcenin başının saçını, hazret-i Cebrâîlin mubârek gözünden korudu. Çirkin iftirâya tutulan Âişeyi, kullarından muhâfaza edemez mi idi ki, muhâfaza etdi.
(Nükte): İnsan vücûdunda başdan ayağa dek, hiçbir uzv, kulakdan ve gözden fazîletli değildir. Bütün Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” ümmeti arasında da Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinden üstün ve fazîletli kimse yokdur.
Ebû Bekr-i Sıddîk hazretleri pazara vardı. Dükkânını açdı. Şaşırmış olarak, âşık ve başı dönük, şaşkın beklerdi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Hirâ dağına gitdi. Cebrâîl aleyhisselâmı bekliyor idi. Cebrâîl aleyhisselâm İKRA’ sûresini getirdi. Dedi ki, hemen şimdi, geri dön ve halkı dîne da’vet eyle! Yâ Muhammed! Eğer bu sâatde bir kimse müslimân olursa, kıyâmete kadar dünyâ selâmetde kalır. Eğer bu sâat, insanların ileri gelenlerinden bir kimse müslimân olmaz ise, geri gel, seni kanadım üzerine alıp, Kabe kavseyne götüreyim. Tekrâr gelip, yer ehlini helâk edip, intikâm alayım. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri, Hirâ dağından geri, Mekke-i Mükerremeye geldi. Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü teâlâ anh” da Mekke-i Mükerremeden çıkıp, Hirâ dağına doğru gitmeğe başladı. Yolda birbiri ile karşılaşdılar. Muhabbet ile sarıldılar. Server-i âlem buyurdu ki, yâ Ebâ Bekr, nereye gidiyorsun. Ebû Bekr “radıyallahü anh”, Sizin huzûr-ı şerîfinize geliyordum, yâ Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”, Siz nereye gidiyorsunuz, dedi. Sultân-ı Enbiyâ “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdular: Senin yanına geliyordum. Ebû Bekr-i Sıddîk dedi ki: Hangi maksad için geliyordunuz. Resûlullah, buyurdular ki: Ben Allahü tebâreke ve teâlânın Resûlüyüm. Ebû Bekr “radıyallahü anh” dedi ki: Delîlin nedir. Resûlullah buyurdu: O vâkı’a [rü’yâ] ile ki, sen onu Şâmda gördün. Ebû Bekr-i Sıddîk dedi ki; Doğru söyledin, şimdi ne buyurursun. Resûlullah buyurdu: Onu derim ki, müslimân olmalısın. Ebû Bekr-i Sıddîk dedi ki, müslimân oldum. Ne buyurursun. Resûlullah oradan hemen Hirâ dağına vardı.