Yanına varıp, müsafehâ etdi. Sonra, Selmân dedi ki: Yâ Emîr-el mü’minîn! Benim hakkımda ne işitdin ki, beni azl etdin. Hazret-i Ömer iki arpa ekmeğini ve Şâmî kilim üzerinde uyuduğunu söyledi. Selmân, kendi hastalığını söyledi ve tevbe etdi. Bir dahâ etmem, dedi. Emîr-ül mü’minîn hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” buyurdu: Yâ Selmân! Allahü tebâreke ve teâlânın izzü ve celâli hakkı için, eğer benim ahvâlimden sen de bir nesne işitdin ise ki, sana mekrûh gelen [uygun gelmiyen] birşey, bana haber ver, tâ ben de tevbe edeyim. Selmân “radıyallahü teâlâ anh” dedi: Yâ Emîr-el mü’minîn, işitdim ki, senin iki kaftanın vardı. Biri eski, biri Cum’a nemâzından dolayı yeni idi. Sen bilirsin ki, bizim Peygamberimizin hiçbir vakt gömleği iki olmadı. Emîr-ül mü’minîn buyurdu: Yâ Selmân, bir zemân iki gömlek edinmişdim. Lâkin, birisini fukarâya verdim. Tevbe etmişdim ve iki elbise kullanmıyacağıma da söz verdim.
Yetmişikinci Menâkıb: Bize bildirilmişdir ki, emîr-ül mü’minîn hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” Pers [Îrân] vilâyetini feth etdi. Deveden, atdan ve dirhemden ve koyundan ve sığırdan ve köle ve câriyeden çok mal ve ganîmet getirdiler. Emîr-ül mü’minîn bütün o ganîmeti taksîm etdi. Kendisine aslâ birşey alıkoymadı. Se’âdethânelerine gece vakti geldiler. Ev ehli dediler ki, niçin bizim için iki dirhem getirmedin. Yimek için, bu gece evde hiç ta’âm yokdur. Hazret-i Ömer buyurdu, ey hâtun! Korkdum o tâifeden olmakdan ki, Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri kelâmı mecîdinde buyurur: (… Dünyâ hayâtında güzel ni’metleri yiyerek, iyi işlerinizin sevâbını giderdiniz. Onlar ile istimtâ’ edip, fâidelendiniz, yeryüzünde kibrlenip, günâh işlediniz. Bugün şiddetli azâb ile cezâlanacaksınız.) [Ahkâf sûresi 20.ci âyet-i kerîme meâli.] Yine korkdum o kimselerden de olurum diye. (Dünyâya mağrûr olup, aldandılar…) ve Hak sübhânehü ve teâlâ buyurmuşdur: (Sizi dünyâ hayâtı aldatmasın…) ve de kıyâmet günü, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinden uzak kalmakdan korkdum, buyurmuşlardır. Resûlullah, (Ey Allahım! Beni miskîn yaşat. Miskîn olarak öldür. Kıyâmet günü miskîn olduğum hâlde, miskînler zümresi ile haşr eyle) buyururdu. Ondan sonra Ömer “radıyallahü anh” bakdı ki, evde yiyecek yok.