Biz bunu her gece böyle görürüz. Dedim, Sübhânallah! O hâtun nemâz kılıcı ve oruc tutucu idi. Bu ateş ne hâldir, diyerek vardım. Kabri açıp, gördüm, bir çırâğ yanar. Bu oğlan onun ışığında oynar. Bir ses işitdim ki, bana, bunu bize ısmarladın, geri biz sana verdik, diyordu. Ben dedim, ne olaydı, anası da diri olaydı. Hâtıfdaki ses dedi ki, eğer anasını da bize ısmarlamış olaydın, bu şeklde onu da geri verirdik.
Yetmişaltıncı Menâkıb: Bundan evvel anlatılmışdı. Emîr-ül mü’minîn Ömer “radıyallahü teâlâ anh” bekçi yerine, şehri kendi dolanırdı. Nerede bir noksanlık görür ise, onu tedârik ederdi. Bu kadar ihtiyât ile dâimâ ağlar idi. Derler idi, yâ Emîrel mü’minîn! Bu kadar korku ve ağlamak neden dolayıdır. Buyurdu ki, eğer bir koyun veyâ bir keçi Fırat kenârında gezer. Onun hastalığına ilâc yapmazlar ise, korkarım ki, kıyâmetde onu benden süâl ederler. O bu kadar takvâ ve vera’ sâhibi idi. Abdüllah bin Amr bin Âs “radıyallahü teâlâ anh” der ki, hazret-i Ömerin vefâtından sonra, ben dâimâ düâ ederdim ki, yâ Rabbel âlemîn! Ömer hazretlerini rü’yâda bana göster. Oniki aydan sonra düâm kabûl olup, rü’yâmda gördüm. Gusl edip, peştemâlini tutunmuş şeklde gördüm. Dedim, yâ emîr-el mü’minîn! Allahü teâlânın huzûrunda yerini nasıl buldun. Buyurdu ki, yâ Abdüllah! Sizden ayrılalı ne kadar zemân oldu. Dedim: Oniki ay. Buyurdu: Şimdiye kadar muhâsebede idim. İşlerimden helâk olmak korkusu var idi. Eğer, Allahü tebâreke ve teâlâ hazretlerinin rahmeti gazabını aşmasa idi, çâresiz kalır, mahv olurdum. Şimdi ben ve sen bilelim ki, defterleri günâh ile siyâh etmişiz. Ben ve sen tâ’at ve hasenâtı rüzgâra vermişiz. Ben ve sen yüz suyunu Allahü teâlâ ve Resûlü önünde yere dökmüşüz. [Huzûrunda edebsizlik etmişiz.] Ben ve sen dünyâ malına mağrûr ve meşgûl olup, âhıret hâzırlığı yapmamışız. Ömer bin Hattâb “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinin hâli böyle olan yerde ki, dünyâda geçinecek mikdârdan fazla eşyâ tutmazdı, yâ biz âsî ve şer kulların ve âhıreti dünyâya veren hasîslerin, belki âhıreti bir başkasının dünyâsına veren düşük kimselerin hâli ne olur.