İkinci nev’i, hayâ-i azametdir. İsrâfîl aleyhisselâmın hayâsı gibi. Haberde gelmişdir ki, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular: (İsrâfîl her gün yetmiş kerre yüzünü kendi kanadı ile örter ve der ki, yâ ilâhel âlemîn! Ne yapabilirim ki, herkes gibi sana lâyık bir secde ve bir rükû’ etmeğe kâdir değilim.)
Üçüncü nev’i, heybet hayâsıdır. Melekler ve Nebîler hayâsı gibi ki, (Yâ Rabbî! Seni tesbîh ve tenzîh ederiz. Sana hakkı ile ibâdet edemedik), derler.
Dördüncü nev’i hayâ, hürmet ve hizmetdir. Mûsâ bin İmrân alâ nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vesselâm hayâsı gibi. Mûsâ aleyhisselâm buyurdu ki: (Yâ Rabbel âlemîn. Bana Cennet gerekdir. Senden isterim. Senin dîdârın gerek. Onu da senden isterim. Lâkin her vakt ki, bana tuz, ekmek ve koyun için lâzım olan hakîr şeyler gerekince, bunları ben senden nasıl isterim.) Allahü teâlâ hazretleri, (Yâ Mûsâ! Maksad budur. Ya’nî onları istemekdir. Kul, her vaktde bir sebeble, bir ihtiyâc ile huzûra gelsin. Münâcât etsin. O behâne ile [o sebeble] kulluğunu yerine getirsin. Vefâsını tâze tutsun.) Bu kıssa uzundur. Bu makâmda bundan ziyâde mümkin değildir. Ammâ o hayâ ki, Allahü teâlâ hazretlerinin ni’met ve sıfatıdır. Günâhları örter ve afv eder. Kullarının günâhlarını görür, örter, afv eder. Birçok haberde gelmişdir. Câbir bin Abdüllah “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet etmişdir. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurmuşdur ki: (Bir mü’min ve günâhkâr kul kabrden kalkar, Sırat heyecânı ve Cehennem korkusu ile mahşere gelirken, iki yol başına erişir. Korkarak ve ağlıyarak, sükûnet ve karâr ile, yolun birisine girer. Kimse ondan bir söz süâl etmez. Dosdoğru Cennet kapısına erişir. Sağ ayağını kapıdan içeri koyup, sol ayağını yerinden kaldırmazdan evvel, Allahü teâlâ ve tekaddes, bilâ-vâsıta [vâsıtasız] o kulun sağ eline bir nâme verir. Kulum, sen al bu nâmeyi oku ve o nâme içindekileri öğren. Ondan sonra, hükm senin hükmündür. Cennet-i ebediyyeye gir ve ondaki senin himmetin ve murâdındır. Orada ebedî olarak kal, buyurur. O kul da nâmeye bakar görür ki, (ey benim kulum, her ne yapdın ise, gördüm ve bildim.