Gözleri çukurlaşmış, sakalı yüzünü bürümüş, vücûdunu kıllar kapatmışdı. Dedi ki: Yâ Muhammed! Allahü teâlâ hazretlerinin emrini yerine getir. Resûlullah hazretleri, (Eğer ben, Allahü teâlânın emrlerini dinlemez isem, kim dinler) buyurdu. Hâlid bin Velîd “radıyallahü teâlâ anh” orada hâzır idi. Dedi ki: Yâ Resûlallah! İzn ver, katl edeyim. İzn vermedi. Sonra o şahs yüzünü dönüp, gitdi. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki, (Bunun neslinden bir kavm zuhûra gelecekdir. Kur’ân-ı azîm-üş-şânı okurlar. Ammâ boğazlarından aşağı geçmez. Ehl-i islâmı katl ederler. Okun yaydan çıkdığı gibi, dîn-i islâmdan çıkarlar!) Hâricîler o kavmdendir. O sebebden onlara (Mârikûn) derler.
Altmışbeşinci Menâkıb: Fahr-i âlem ve Resûl-i muhterem “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri, emîr-ül mü’minîn Alî “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerine haber vermiş idi ki, (Sen, cemâ’atinden dinden çıkan hâricîler olacak, onlar ile harb edeceksin. Onlar içinde bir şahs olur ki, bir eli bir pâre et olur. Omuzu başında, kadınlar memesi gibi nesne olur. O et parçasının üzerinde fâre kuyruğu gibi nice kıllar vardır.)
Rivâyet ederler ki, emîr-ül mü’minîn Alî “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri hâricîler üzerine zafer buldu. Onlardan çoğu helâk oldu. Hazret-i Emîr-ül mü’minîn buyurdu, o şahsı istediler. Bir def’a aradılar, bulamadılar. Hazret-i Emîr yemîn etdi ki, vallahi ben yalan söylemem. Bana da söyliyen yalan söylememişdir. Bir def’a dahâ istediler. Kırk ölünün altında, emîr-ül mü’minîn Alî “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinin Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinden nakl etdiği gibi buldular.
Altmışaltıncı Menâkıb: Emîr-ül mü’minîn Aliyyül Mürtedâ “radıyallahü teâlâ anh” islâm askeri ile hâricîlere karşı harb etmeğe giderken, Nehrvân yolunda bir kilisede bulunan bir râhib dedi ki; ey islâm askeri, emîriniz bu tarafa gelsinler. Hazret-i Alîye arz olundukda, hazret-i Emîr o tarafa doğru yönelip, kiliseye vardılar. Râhib dedi ki, ey müslimân askerlerinin serdârı! Bugün tâli’ yıldızı müslimânların mağlûbiyyetini gösteriyor. Sabr ediniz. Hazret-i Emîr-ül mü’minîn “radıyallahü teâlâ anh” buyurdu ki: Ey râhib! Bana yıldızlara bakıp, hükm söylersin.