Amcam oğludur. Ve benim dâmâdımdır. Tenimdendir, kanımdandır, tüyümdendir. Bu, iki torunumun babasıdır. Hazret-i Hasen ve Hüseyn ki, Cennet gençlerinin seyyidleridir. Bu, çok gam ve gussayı benden gidermişdir. Çok alçak ve kuvvetli düşmanları susdurmuşdur. Bu o kimsedir ki, adı mukâbilinde, Allahü teâlânın aslanı ve kılıncıdır. Allahü teâlânın ve bütün la’net edenlerin la’neti, yeryüzünün düşmanlarına ve buna buğz edenlere olsun. Allahü teâlâ ona buğz edenlerden berîdir [uzakdır]. Ben de berîyim [uzağım]. Kim Allahü teâlâdan uzak olmak istemezse, Alî bin Ebî Tâlibden uzak olmasın. Sizden hâzır olanlarınız, bu vasiyyetleri, burada bulunmıyanlara ulaşdırsın.) Sonra buyurdular ki; (Var otur, yâ Ebel Hasen. Her ne ki, senin hakkında söyledim. Allahü tebâreke ve teâlâ hazretleri âlimdir ki, fazlası ile doğrudur.)Ondan sonra yüksek sesle buyurdu: (Ey müslimânlar! Eğer, Allahü Sübhânehü ve teâlâ hazretlerine ibâdet etmekden yay kirişi gibi incelseniz, dizleriniz kuruyuncaya kadar nemâz kılsanız, ondan sonra ehl-i beytimden ve eshâbımdan birine buğz etseniz, Allahü teâlâ hazretleri sizi, Cehennem zebânîlerine emr ederek, yüzünüz üzerine Cehenneme dâhil ederler.)
37– Câbir bin Abdüllah “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet etmişdir. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki: (O gün ki, hazret-i Cebrâîl-i emîn aleyhisselâm bu âyet-i kerîmeyi getirdi. Allahü Sübhânehü ve teâlâ hazretleri [Mâide sûresi 6.cı âyet-i kerîmesinde meâlen] buyurur: (Ey îmân edenler! Nemâza kalkdığınız zemân, yüzünüzü ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayınız! Başınıza mesh ediniz! Topuklara kadar ayaklarınızı yıkayınız!) Cebrâîl aleyhisselâm, Hilâfet hüccetini [delîlini], abdest âyet-i kerîmesi ile bana bildirdi. Dedi: Yâ Muhammed! Muhakkak, yüz ve eller, baş ve ayaklar tahâretde, Ebû Bekr-i Sıddîk, Ömer bin Hattâb, Osmân bin Affân, Aliyyül Mürtedâ “radıyallahü teâlâ anhüm” gibidir.) Bunun beyânı uzun sürer, ammâ, onu söylemekden başka çâre yokdur.
Bu Çihâr yâr-i güzîni “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” sevmek farzdır. Bunu anlatmak îcâb eder. Bu dört işin yapılması birbirinden ayrı değildir. Birbiri ile alâkalıdır.