Bu Çihâr yârın dostluğu [sevgisi] de ayrı değildir. Birbiri ile alâkalıdır. Tahâret [abdestde yıkanacak] mahalli dört uzvdur. Halîfelik mahalli de dört şahsdır. Tahâretde yıkanacak farz olan mahal dörtdür. Lâkin o mahallerin aslı birdir ki, kalb ve dindir. Bu dört işin doğruluğu, bu dört mahalde niyyete bağlıdır. Niyyet olmayınca tahâret olmaz. Diğer tarafdan bu dört büyük halîfenin sevgisi risâlete [Peygamberliğe] bağlıdır. Risâlet olmayınca halîfelik olmaz. Zîrâ burada, bu dört uzvun tahâretinde tertîb farzdır. Evvelâ yüzü yıkamak, sonra kolları yıkamak, ondan sonra başı mesh etmek, ondan sonra ayakları yıkamak. Burada da Çihâr yâr-i güzînin dostluğunda tertîb farzdır. Evvelâ Ebû Bekr, ondan sonra Ömer, sonra Osmân, dahâ sonra Alîdir “radıyallahü teâlâ anhüm”. Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” abdestde yüz menzilesindedir. [Ya’nî yüz gibidir.] Yüzün temâmını yıkamak farzdır. Ömer “radıyallahü teâlâ anh” abdestde kol yerindedir. Kolların yarısını yıkamak farzdır. Osmân “radıyallahü teâlâ anh” abdestde baş yerindedir. Başın dörtde birini mesh etmek farzdır. Alî “radıyallahü teâlâ anh” abdestde ayak yerindedir. Ayağı topuğu ile yıkamak farzdır. [Bacağın] sekizde biridir. Bunun gibi, temâmı yıkanan uzv, yarısı yıkanan uzvdan efdaldir. Yarısı yıkanan uzv, dörtde biri mesh olunan uzvdan efdaldir. Dörtde biri mesh olunan uzv, sekizde biri yıkanan uzvdan efdaldir. Böylece Ebû Bekr, Ömerden; Ömer, Osmândan; Osmân, Alîden “radıyallahü teâlâ anhüm” efdaldir. Alî “radıyallahü anh”, kendi vaktinden kıyâmete kadar olan bütün müslimânlardan efdaldir.
İşâret: Ebû Bekr-i Sıddîk, tehâretde yüz [çehre] menzilesindedir. Ömer-ül Fârûk el [kol] menzilesindedir. Osmân-ı Zinnûreyn baş menzilesindedir. Aliyyül Mürtedâ ayak menzilesindedir. Yarın Cennetde ayağın işi ve meşgûliyyeti, tahta oturmak ve bir Cennet bineğine binmekdir. Başın meşgûliyyeti ve işi, gölgelik ve tâc takmakdır. Elin işi ve meşgûliyyeti, yimek, içmek ve alıp vermekdir. Yüzün işi ve meşgûliyyeti, bîçûn ve bîçûgûne olan Allahü tebâreke ve teâlâ hazretlerinin, cemâl-i ezeliyyesini müşâhede etmekdir. [Kıyâmet sûresi 22.ci âyet-i kerîmesinde meâlen buyuruldu ki:](Kıyâmet günü bir kısm yüzler güzel ve parlak olup, Allahü teâlâ hazretlerine âşikâre, hicâbsız nazar ederler.)