Her ayağının altmışbin kerre yedi kat gök ve yer kadar büyüklüğü var. Her ayağının altında altmışbin sahrâ, her sahrâda altmış bin âlem, her âlemin yaratılan insan ve cinnin altmış bin katı kadar mahlûku var.) Burada anlaşıldığı üzere, Allahü teâlânın yaratdıkları kemâl üzeredir ve cemâldedir. Ondan dahâ mükemmelinin olması mümkin değildir. Herkes Allahü teâlânın yaratdıklarını fehm edip, Allahü teâlânın azamet ve celâlini anlıyamaz. Herkesin ilmi ve aklı, Allahü Sübhânehü ve teâlâ hazretlerinin melekûtinin izzetine ve ceberûtinin sırrına erişemez. Allahü teâlâ hazretlerinin gayb-ül gayb esrârının sırrından, cümle halkden bir kimse bir nefesi âşikâre alamaz. Nasıl ki, bir şâir beyân etmişdir:
..
Aşk yolunu tutanların kapısında bekle,
Âşıklığın bayrağını meydâna çıkarma.
Aşk nişânsız ve belirsizdir,
Kimse o nişânsız Zâtdan bahs etmesin.
Sermâye kalmayınca aşk da kalmaz,
Câna ve cihâna güvenme.
..
Âşıkların lebbeykini söylemiyen,
Büyüklük mahremi olamaz.
[Allahümmagfir lî ve li-vâlideyye ve li-ecdâdî ve ceddâtî ve li-âbâî-ve ceddât-i zevcetî ve li-ihvetî ve ehavâtî ve lil-mü’minîne vel-mü’minât vel-müslimîne vel-müslimât el-ahyâ-i minhüm vel-emvât bi-rahmetike yâ Erhamerrâhimîn.]
Çok sayıdaki mahlûklar ve melekler, Allahü teâlâ ve tekaddes hazretlerinin Âdemi ve evlâdını, iblîsi, gökleri ve yerleri Cenneti ve Cehennemi yaratdığını bilmezler. Sâdece Ebû Bekr, Ömer, Osmân ve Alî “radıyallahü teâlâ anhüm” hazretlerine ve onların muhib sâdıklarına istigfâr ederler. Onların afv olunmasını taleb ederler. Burada Ehl-i sünnet vel cemâ’at i’tikâdında olanlara büyük şeref ve fazîlet vardır. Bunun için sevinmeli, Allahü teâlâya şükr ve hamd etmelidir.
Onikinci Menâkıb: Bu hadîs-i şerîfin tercemesi çokdur ve uzundur. Lâkin lâzım olduğu mikdâr beyân edelim. Abdüllah ibni Abbâs “radıyallahü teâlâ anhümâ” hazretleri rivâyet etmişdir.