Otuzüç santimetre kalınlığında çeliğin, bir metre betonun, yüzaltmışyedi santimetre toprağın atom bombası te’sîrinden korudukları tesbît edilmişdir.
Üçüncü ve en tehlükeli atom bombası da (Hidrogen) bombasıdır. Bir kilo plutonium, bir gram kudret verdiği hâlde, bir kilo hidrogen, yedibuçuk gram kudret veriyor. Hidrogen bombası, âdî hidrogenle değil, ağır hidrogenle işletilmekdedir. Çünki, iki ağır hidrogen çekirdeği, altı milyon derece sıcaklıkda, dahâ kolay birleşerek bir helium çekirdeği hâsıl ediyor.
Bugün, te’sîri dahâ fazla ve dahâ korkunç atom bombaları yapılmakdadır. Fekat, şimdi atom bombasından endişe ve korku kalmamış gibidir. Çünki, haber alma merkezlerinde, radar ile düşmanın bomba taşıyan tayyâresinin harekete geçdiği görülüyor. Yerden idâre edilen roket atılarak, tâm isâbet ile, bomba düşmanın memleketi üzerinde patlatılacak, onun bombası ile, kendisi imhâ edilecekdir.
Radar merkezindeki odanın dıvarında düşman memleketlerinin, büyük bir harîtası vardır. Herhangi bir şehrden, bir üsden kalkan tayyârenin, cinsi, yüksekliği, hızı, uçuş istikâmeti, her sâniye görülmekdedir. Keşf tayyâreleri ve gemiler, düşmanın, binlerle kilometre uzakdaki hareketi, o ânda, perdede görülmekdedir. Tâm isâbetli roket ve füzeler gönderilerek, düşmanın hareketi önlenmekdedir.
Bugün, Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya, Pâkistân, Mısr, Japonya ve Almanya bu savunma vâsıtalarını kendileri yapmakdadır. Müttefik oldukları memleketlerde de bu merkezler kurulmuşdur. Zemân geçdikce, dahâ kuvvetlileri yapılıp, öncekilerin ehemmiyyeti kalmamakdadır. Meselâ, İngilterede orta menzilli balistik füze üsleri inşâ edildi. Fekat, Polarisin büyük inkişaf kayd etmesi karşısında bunlar da, modası geçmiş silâh sınıfına dâhil oldu.
Polaris füzeleri, nükleer yakıt ile müteharrik atom denizaltıları tarafından taşınmakda ve su altından atılabilmekdedir. İstenilen küçük hedeflere, tâm isâbet etdirilmekdedir. Herbir Polaris denizaltısında, onaltı füze vardır. A-1 modeli Polaris füzesinin menzili binbeşyüz, A-2 nin ise ikibinbeşyüz kilometredir. Hâlen üzerinde çalışılan A-3 modelinin dörtbin kilometrelik menzili olacakdır.
Kara üslerinde bulunan Jüpiter füzelerinin, düşman taarruzu karşısında, kolayca isâbet alabilecek sâbit hedefler husûle getirdikleri uzun zemândan beri bilinmekde idi. Bilhassa Türkiyedeki Jüpiter üsleri, Rusyanın Ortadoğudaki hudutları boyunda, NATO’nun nükleer gücünü teşkîl etmişlerdir.
SEYYÂH MERMÎLER: Amerika Birleşik Devletlerinin 1979 senesinde elde etdiği seyyâh (Cruise) mermîleri, hedefi tıpkı mütehassıs bir pilot gibi arayıp bulan mekanik beyin sistemi ile mücehhezdir. (Akllı füzeler) ismi de verilen bu mermîler, diğer füzeler gibi doğru bir mahrek üzerinde hareket etmiyor. Jet motoru ile techîz edilen seyyâh mermîler, havadan, denizden veyâ zemînden, kara hedeflerine doğru fırlatılmakdadırlar. İçinde bir pilot varmış gibi, muhtelif irtifâ’lar alarak muhtelif istikametlerde seyr ederek, radarlardan kaçmakda, arzû edilen uzak hedefine vâsıl olmakdadır. Hangi hedefe gönderildiği anlaşılamamakdadır. Çok inkişâf etmiş bir elektronik beyni vardır. Tercon ismi verilen elektronik tertîbâtı ile hedefini arayıp bulmakdadır. Fırlatıldığı andan i’tibâren uçuş yoluna rastlıyan tabî’î mâni’a ve teşekkülleri, mekanik müşâhede sistemi ile görerek, içinde bulunan yirmi kadar harîtalar ile karşılaşdırmakda ve istikâmetini ayârlamakdadır. On kilometrelik bir sâhayı nezâret ederek gerekli cihete teveccüh edebilmekdedir. Tayyâreden atıldıkdan sonra, yere paralel olarak, çeşidli irtifâ’lardan uçabilmekde, bu sebeble radarlar tarafından tesbît edilememekdedirler. Önlerine çıkan mâni’aların üstlerinden aşarak veyâ etrâfını dolaşarak, arzû edilen hedefe vâsıl oluyorlar. Böylece tâm isâbet te’mîn etmekdedirler. Amerika eski devlet reîsi Carter, başta Rusya olmak üzere, bütün komünist memleketleri dehşete düşüren ve çok korkutan bu seyyâh mermîleri, Avrupanın Sovyetlere karşı müdâfe’ası için NATO memleketlerine vermişdi.