Ölüye benzemez. Dahâ iyi olana benzer. Müslimân ana babanın ikisi birlikde mürted olsa, çocuğu Dâr-ül-harbe götürmezlerse, çocuk müslimân kalır. Üçü de giderse, çocuk da onlar gibi mürted olur. Çocuk bâlig oldukdan sonra deli olsa, sonra anası babası mürted olup, üçü de Dâr-ül-harbe gitseler, çocuk mürted olmaz. (Dâr-ül-harb), Allahü teâlânın emrlerinin okunmasının, öğretilmesinin, yapılmasının yasak edildiği yerdir.
Mürted olan erkek ve kadın ile hiç kimsenin evlenmesi uygun değildir. Râfizî ile evlenmenin sahîh olmadığı, (Behce) ve (Feyziyye) fetvâlarında ve (Er-ravdurrâid fî-adem-i sıhhat-i nikâh-ı ehlisünneti lirrevâfıd) kitâbında yazılıdır.
Dörtden fazla zevcesi olan veyâ iki kız kardeşle veyâ ana ve kız ile bir arada evli olan bir kâfir îmâna gelse, sonradan almış olduğunun nikâhı bâtıl olur.
Anası babası müslimân oldukları için müslimân sayılan nikâhlı kız, bâliga olduğu zemân, îmânı ve islâmı bilmezse, anlatamazsa, mürted olur boş düşer. Belli dîni olmadığı için, milletsiz kâfir olur. Nasrânî kız, bir müslimân ile evli iken bâliga olsa, hiçbir dîni bilmese, milletsiz kâfir olup, nikâhı bozulur. Müslimân denilen bir kız âkıl bâlig olunca, müslimânlığı bilmezse, milletsiz [kitâbsız] kâfir olur. Böyle kızlara, bâlig olunca, îmânı ve islâmı anlatmalı, ona da söyletmelidir. Ya’nî Allahü teâlânın sıfatlarını ve îmânın altı şartını [Âmentüyü] anlatıp, (Böyle midir?) demelidir. (Evet) derse, müslimân olur. Öğreneyim de söylerim, şimdi söyleyemem derse, kâfir olur. Anladım, söylemiyeceğim derse, müslimân olur.
Müslimân ana babanın çocuğu âkıl bâlig olduğu zemân, yalnız (Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah) demekle müslimân olmaz. Îmânı ve islâmı bilmesi, anlatması da lâzımdır. Îmânı anlatmak demek, inanılacak altı şeyi anlamak ve sorunca söylemek demekdir. İslâmı bilmek demek, Allahü teâlânın emrlerinin ve yasaklarının hepsini kabûl etmekdir. İbni Âbidînden terceme temâm oldu. [(Mecma’ulenhür)de Mürted bahsi.]
Her müslimânın, çocuğuna Âmentüyü ezberletmesi ve ma’nâsını öğretmesi lâzımdır. Âkıl bâlig olunca îmânı, islâmı bilmiyen kimse, müslimân olmaz. Ben müslimânım demekle, müslimân olmaz. Evlenecek kadın veyâ erkek, alacağı kimseye îmânı, islâmı sormalı, söyletmeli veyâ islâm nikâhı yapan kimse, evlenecek kıza ve erkeğe, Âmentüyü ve ma’nâlarını ve islâmı söyletmeli. Bundan sonra nikâhlarını kıymalıdır. Îmânı, islâmı bilmiyenin islâm nikâhı kıyılamaz, ya’nî nikâh sahîh olmaz. Çocuklarına îmânı, islâmı öğretmiyen analar babalar, çocuklarını müslimân olmakdan mahrûm etmiş, kâfir olmalarına sebeb olmuş olurlar. Çocukları ile birlikde, kendileri de Cehennemde bunun cezâsını, azâbını çekerler. Nemâzları, orucları ve hacca gitmeleri, kendilerini bu azâbdan kurtaramaz. Çünki, başkasının ve hele kendi yavrularının kâfir olmasına sebeb olan kimse de, kâfir olur. 15. ci madde sonuna bakınız! Büyük âlim seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî “rahmetullahi aleyh” hicrî kamerî 1362 [m. 1943] senesinde Ankarada vefât etdi. Bağlumda medfûndur. İstanbulda, Fâtih, Bâyezîd ve Eyyûb câmi’i şerîflerinde ve Beyoğlundaki Ağa câmi’inde 1925 den 1943 senesine kadar va’z ve irşâd ederken, (Evlâdın vâlideyni üzerinde üç hakkı vardır: Müslimân ismi koymak, âkıl oldukda kitâbet, ilm ve islâmiyyeti öğretmek, bâlig oldukda, dîni ve ahlâkı güzel bir müslimân ile evlendirmekdir) buyurdu. Kızlarını böyle evlendiren ana-baba ve akrabâsı, hattâ ahbâbı ve hattâ komşuları böyle evlendirince çok sevâb kazanırlar. Gençler, böyle bir se’âdet yuvası kurmak için, islâm bilgilerini ve islâmın güzel ahlâkını öğrenmek için çalışırlar. Müslimânların mikdârı artar. İslâm ni’meti her yere yayılır. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdînin fârisî (İ’tikâdnâme) kitâbının, Söke medresesi müderrislerinden Kemahlı hâcı Feyzullah efendinin tercemesi olan (Herkese Lâzım Olan Îmân) kitâbını her müslimânın okuması lâzımdır. Bu kitâbda, îmânı ve islâmı bildiren hadîs-i şerîf, kısaca ve açık olarak çok güzel anlatılmakdadır.