Meselâ mu’ayyen bir atı, mu’ayyen bir at ile veyâ mu’ayyen bir halı ile değişdirmek gibi. Her iki mal, mebî’ olur. Satış, (Mukâyada) olur. Hayvanın selemde de semen olacağı, Alî Haydar beğin Mecelle şerhi, yüzellibeşinci maddesinde yazılıdır.
8 — Binâdır. Binâ ile yalnız peşin olarak satın alınabilir. Satış, (Mukâyada) olur. Bey’, îcâb ya’nî teklîf ve teklîf olunan yerden ayrılmadan önce yapılan kabûl ile ya’nî sözleşme ile temâm olur. Sözleşme temâm olunca, mebî’ müşterînin mülkü olur. Semenin hepsi veyâ bir kısmı veresiye olduğu zemân, ileride verilecek taksîdleri de, söz kesildiği anda bâyı’in mülkü olur. Bunlar, müşterînin bâyı’a borcu olur. Bunların hepsi, bâyı’in zekâtının nisâbına katılır.
(Îcâb), karşısındakinin anlıyacağı bir lisân ile, satdım, verdim, hediyye etdim gibi, (Kabûl)de, aldım, aynen kabûl etdim, râzı oldum gibi, mâdî, ya’nî geçmiş zemânı bildirecek şeklde söylenmelidir. Îcâb ve kabûlün ikisi de, o yerde âdet olan kelimelerle ve mâdî şeklinde olunca, niyyet etmeleri lâzım değildir. Biri mâdî, ikincisi hâl şeklinde söylenirse, mâdî şeklinde söylenende yine niyyete lüzûm olmaz ve bey’ sahîh olur. Hâl şeklinde söyliyenin niyyet etmesi lâzım olur. Teklîf eden, kabûlden önce vaz geçebilir veyâ teklîfi değişdirebilir. Bâyı’ al dese, müşterî, aynen aldım veyâ kabûl etdim dese, câiz olur. Kabûl edilen şeyin, îcâb, ya’nî teklîf olunanın aynı olması ve mebî’in ve semenin temâmının kabûl edilmesi lâzımdır. Kabûl îcâba benzemezse, yeni bir îcâb olur. Diğeri bunu kabûl ederse, ikinci bir sözleşme yapılmış olur.
Yalnız bir tarafdan veyâ her iki tarafdan (Te’âtî) ya’nî teslîm etmek ile de akd yapılmış olur. Bâyı’, bu malı bin liraya sana satdım dese, müşterî dahî birşey söylemiyerek alsa, câiz olur. Ya’nî bey’ temâm olur. Bâyı’ malı verse, müşterî parasını verse, hiçbirşey söylemeden câiz olur.
Bir kimse, bakkala, otuz liradan üç kilo patates dart dese, bakkal da, bir şey söylemiyerek dartsa, akd yapılmış olur. Ya’nî bey’ temâm olur.
Müşterî bâyı’a beş lira verip, bu buğdayı kaça satıyorsun diyip, o da kilesi bir liraya dese, yâhud önce fiyâtını öğrenip, beş lirayı sonra verse, bundan sonra, bana beş kile ver dese, bâyı’ yarın veririm dese, bey’ akd edilmiş olur. Ertesi gün, fiyâtı değişse, beş lira için yine beş kile vermesi lâzım olur. Bu koyunun şurasından, bana şu kadar liralık dart dese veyâ hepsini dart dese, kassâb da dartsa, akd yapılmış olur. Parasını vermesi lâzım olur. Fekat, bu koyundan, şu kadar kilo dart dese, o da dartsa, müşterî kabz etmedikçe veyâ uzatdığı kaba koydurmadıkca, akd yapılmış olmaz. Çünki etin her yeri aynı değildir. Müşterî muhayyer olur. Bu hayvan üzerindeki odun yükü kaçadır dese, on liradır dedikde, evime sür dese, odun eve boşaltılıp semen verilmedikce, bey’ akd edilmiş olmaz. Çünki, îcâb ve kabûl sözleşmesi olmadığı gibi, te’âtî, ya’nî teslîm de yokdur.
Bir kimse, yanında bulunmıyan birine malımı satdım dese, işitenlerden biri gidip ona söylese, câiz olmaz. Fekat satan ona birini gönderip, o da kabûl etse, bey’ sahîh olur. Gönderilen adama (Resûl) veyâ (Haberci) denir.
Bey’de ciddî söylemek şartdır. Şaka ile söylenirse câiz olmaz.
Süâl şeklinde teklîf câiz olmaz. Şu malı bana şu kadar liraya satar mısın diyene, bâyı’ satdım dese, bey’, sahîh olmaz. Müşterî kabûl etdim dese, sahîh olur. Alırım, alıyorum ve satarım, satıyorum gibi mudâri’ ve hâl şeklinde ve emr şeklinde söylemekle de, bey’ sahîh olursa da, söylerken, şimdi diye niyyet etmeleri lâzımdır.
Îcâb ile kabûl, söz ile olduğu gibi, bir tarafdan veyâ iki tarafdan mektûblaşma ile de veyâ adam göndermekle de olur. Meselâ, bir kimse, mu’ayyen bir malını, şu kadar liraya satdığını birisine mektûbla bildirse, o da, mektûbu okuyunca, kabûl etdim dese veyâ kabûl etdiğini mektûbla bildirse bey’ sahîh olur. Bey’de, kirâda, hediyye vermekde ve nikâhda mektûb, söz gibidir.