Kirâya verebilir. Deyn ise, yalnız müşterîye veyâ vekîline peşin olarak satabilir. Ya’nî müşterîden semen yerine başka mal peşin alabilir. Ona hediyye ve sadaka verebilir veyâ evini kirâlıyabilir. Yâhud semeni bir mikdâr azaltabilir ve müşterî kabûl ederse artdırabilir. Bâyı’ın semenden bir mikdârını müşterîye hibe etmesi şartı ile bey’ fâsiddir. Semen deyn ise, bâyı’ dilediği alacaklısını müşterîye havâle ve müşterîdeki alacağını vasıyyet edebilir. Satın alınan mebî’den ve sarf ve selemden başka, herhangi bir alacak, ayn ise, borcluya veyâ başkasına peşin olarak satılabilir. Deyn ise, teslîm almadan önce, peşin olarak, yalnız borcluya satabilir. Veyâ bununla borclusundan birşey satın alabilir. Başkasına satılamaz ve semen olarak verilemez. Deyni veresiye, ya’nî deyn karşılığı olarak borcluya da satmak bâtıldır. Ya’nî, alacağı yerine başka birşeyi ileride alması bâtıldır. Senedler, bonolar, alınacak deyni gösterdikleri için, para gibi kullanılmaz. Bunlarla, senedi verenden başka kimseden peşin dahî birşey satın alınamaz. Bu bonoyu bankaya kırdırmak da, deyni başkasına satmakdır. Yalnız havâle edilebilirler. Üçüncü kısmda, altıncı, onikinci ve ondördüncü maddelere bakınız!
Alış-verişde şâhid bulunması veyâ sened yazılması lâzım değildir. Fekat her ikisi de câizdir ve iyi olur. Sened ücreti müşterîye âiddir.
Birisi, bir kimseye, bu malını bana bin liraya sat deyip, o da binyediyüz liradan aşağıya satmam dese, bir başkası da o kimseye, bin liraya ona sat, semeninden yediyüz lirasını ben veririm dese, satarsa, yediyüz lirayı, o başkasından alır.
Allahü teâlâ, her insanın ve her hayvanın rızkını ezelde takdîr etmiş, ayırmışdır. İnsanların ve hayvanların ecelleri ve nefeslerinin sayısı belli olduğu gibi, her insanın bedeninin ve rûhunun rızkları da bellidir. Rızk hiç değişmez. Azalmaz ve çoğalmaz. Kimse kimsenin rızkını yiyemez. Kimse kendi rızkını yimeden, bitirmeden ölmez. Bir kimse, Allahü teâlâ emr etdiği için çalışır, rızkını halâl yoldan ararsa, ezelde belli olan rızkına kavuşur. Bu rızk, ona bereketli olur. Bu çalışmaları için de sevâb kazanır. Eğer, rızkını Allahü teâlânın yasak etdiği yerlerde ararsa, yine ezelde ayrılmış olan o belli rızka kavuşur. Fekat, bu rızk ona hayrsız, bereketsiz olur. Rızkına kavuşmak için kazandığı günâhlar da, onu felâketlere sürükler.
Şimdi, zemâna, modaya uymadan olmuyor diyerek, çocuklarını ve hele kızlarını, para kazanmak için harâm yerlere gönderenler çoğalmakdadır. Aç kalmalarından korkarak, onlara dinlerini öğretmiyor, Kur’ân-ı kerîm okutmuyor, yavrularını câhillerin ellerine bırakıyorlar. Çocukları dinsiz, îmânsız yetişiyor. İstikbâllerini kazansınlar diyerek, nâmûsları, hayâları yok edilmesine hangi vicdan râzı olur? Sıkıntılar çekerek, ezelde ayrılmış olan rızklarına kavuşuyorlar. (Nemâz karın doyurmuyor, kızların ev işlerini öğrenmesi, ekmek parası getirmiyor. Zemâna uymazsak, dîne bağlı kalırsak sürünürüz) gibi çılgınca konuşanlar da oluyor. Hâlbuki, oğullarına, küçük iken dinleri, îmânları öğretilir. Kur’ân-ı kerîm okutulur. Bundan sonra da, Allahü teâlânın emrlerine uygun olarak para kazanmağa çalışdırılırsa, yine aynı rızka, hem de kolayca, râhatca kavuşurlar. Anaları, babaları ve çocuklar hem sevâb kazanır, hem de kazanclarının hayrını görürler. Dünyâda ve âhıretde mes’ûd olurlar. Aklımızı başımıza toplıyalım! Rızklarımızı halâl yoldan arıyalım!
Biz Allahı severiz, her emrini dinleriz,
Beş vakt nemâz kılar, Ona ısyân etmeyiz.
Mü’min iyi huyludur, herkes ondan memnûndur.
Kimseye zulm eylemez, kendi de huzûrludur.