Bir yerde eksi elektrik azalınca, müsbet elektrik artıyor diyoruz. Bir yerde elektrik sıfırsa, ya’nî yoksa, bu yerde bulunan eksi ve artı elektrik mikdârı, birbirinin aynıdır, eşitdir diyoruz.
Erd denilen yer küremizi kaplıyan, nihâyetsiz sandığımız boşlukda [birinci gökde] yıldızlar yüzmekdedir. Bunlardan sekiz dânesi ve peykleri [uyduları] katı ve karanlıkdır. Geri kalan yüzbinlerle yıldızın herbiri, parlak bir güneşdir. Bu güneşlerin hepsi, bizim güneşimiz gibi, tâ merkezlerine kadar gaz hâlindedir. Hiçbirinde, ne su, ne de taş, toprak, ağaç, hayvan ve insan gibi katı cismler yokdur. Bu yıldızların arasındaki mesâfe, pek fazla olup (Zıyâ senesi) ile ölçülür. Bir zıyâ senesi, sâniyede üçyüzbin kilometre giden ışığın, bir senede gitdiği yoldur. Yıldızlar, birbirinden o kadar uzakdır ki, ışık bir yıldızdan, başka komşu bir yıldıza, yüzlerce ışık senesinde varabilir. Meselâ Atlas okyânusunda [Atlantikde] uçan bir tayyâre pilotunun, her üç sâatde bir nohud dânesini atdığını düşünürsek, yıldızların fezâ boşluğundaki büyüklük ve uzaklıkları, bu nohud dânelerinin, denizdeki hâli gibidir. Birbirlerinden bu kadar çok uzak olmakla berâber, fezâ dâhilinde, milyarlarca yıldız vardır. Bir kerre, fezânın [birinci semânın] büyüklüğünü düşünelim. Sonra da, vatanımız olan şu, küçük demeğe lâyık, Erdımıza bakalım. Erdımızın çapı, güneşin çapından yüzdokuz def’a dahâ küçükdür. Bu yıldızların hepsi, boşlukda, sâniyede ortalama yüz kilometre hızla gitmekdedir. Fekat, gelişi güzel, alabildiğine gitmeyip, birer helezon [spiral] içinde uçmakdadırlar. Yüzmilyonlarca yıldız, aynı bir helezonda bulunuyor. Bugün böyle, yüzbinlerle helezon biliyoruz. Bir helezonun çapı, onbinlerce zıyâ senesidir. Bizim güneşimiz de, böyle bir helezona mensûb bir yıldızdır. Güneşimizin helezonunun kıvrımını, geceleri, şerîd hâlinde görmekdeyiz ve saman yolu [Kehkeşân] ismini vermekdeyiz. Erd küremiz, büyüklüğü, kâinât yanında hardal tohmu kadar da diyemiyeceğimiz, karanlık bir cism olup, güneşimize yüzellimilyon kilometre uzakdadır. Güneşimizin etrâfında Erdımız gibi dönen, sekiz karanlık küre dahâ vardır ki, bunlar da, katıdır. Hiçbirinde hava, su, ot ve hayvan yokdur. Bu karanlık yıldızlar, güneşe yakınlık sırası ile; Utârid [Merkür], Zühre [Venüs], Erd, Merîh [Mars], Müşterî [Jüpiter], Zühal [Satürn], Uranüs, Neptün, Plütondur.
Güneşimize, bu dokuz seyyâresi ile birlikde (Güneş manzûmesi, sistemi) diyoruz.
FEZÂ GEMİSİ: Dünyâ etrâfında bir yörüngeye oturmak, bunu ta’kîben dünyâ ile ay ve ondan sonra da, dünyâmız ile güneş sistemindeki diğer gezegenler arasında seferler te’sîsi maksadı ile i’mâl edilmiş olan hava gemileridir. Fezâ seyâhati, [m. 1957] de fezâya atılan ilk fezâ gemisi Sputnik I ile birdenbire başladı. [m. 1966] ya kadar, fezâya fırlatılan fezâ teknelerinin sayısı yüzotuzu geçmişdir. Fezâ tekneleri, dünyâ üzerindeki üslerden fezâya iki veyâ dahâ çok kademeli dev füzelerle yollanmakdadır. Bu füzelerin ateşleme ânındaki ilk hızı, sâatde 100 kilometre civârında olduğu hâlde, dünyâ etrâfındaki bir yörüngeye girebilmek için hızlarının sâatde 25.000 kilometreyi aşması şartdır. Yine dünyâ dışında yıldızlararası boşlukda, bir hedefe doğru yollanacak fezâ gemilerinin, yerçekiminden kurtulabilmeleri için hızlarının 40.000 kilometreye ulaşması lâzımdır. Ruslar ve Amerikalılar, aya, güneşe, merîh ve zühre yıldızına fezâ gemileri yollamışlar ve ikisi Amerikalı, dördü Rus olmak üzere dünyâ etrâfında çeşidli yörüngelere altı gemi oturtulmuşdur. Hâlen dünyâmıza üçyüzseksendörtbin [384.000] kilometre uzakda bulunan aya giden fezâ gemileri inşâ edilmekdedir. İlmî ve teknik bakımdan, fezâ gemileriyle güneş sistemindeki seyyâreler arasında seyâhat, artık imkân dâhiline girmişdir. Bununla berâber, kozmik ışınlar, meteor tehlükeleri ve dahâ birçok güçlükler vardır.
Kâinâtdaki güneşler çok büyük olduğu gibi, elektronlar da düşünülemiyecek kadar küçükdür. Bir santimetre uzunluğu doldurmak için 10^26 dâne elektronu yanyana dizmek lâzımdır.