“rahmetullahi teâlâ aleyh”: Sekizyüzaltmışdördüncü [864] sırada Şâh Veliyyullah ismine bakınız!
“rahmetullahi teâlâ aleyh”: Ahmed bin Abdürrahîm, 1114 [m. 1702] de Delhîde tevellüd, 1176 [m. 1762] da Delhîde vefât etdi. Babası, hazret-i Ömer, vâlidesi hazret-i Alî soyundandır. Mevdûdînin yazdığı gibi, mezhebsiz değildir. Ehl-i sünnet âlimi idi. (Fâideli Bilgiler) kitâbına bakınız! Büyük Velî, Mazher-i Cân-ı Cânân buyurdu ki, (Şâh Veliyyullah derin hadîs âlimidir. Ma’rifet esrârının tahkîkinde ve ilmin inceliklerini bildirmekde, yeni bir çığır açmışdır. Bütün bu bilgileri ve üstünlükleri ile birlikde, doğru yolun âlimlerindendir.) Çok kitâb yazdı. Eserleri Pâkistânda yeniden basılmakdadır. Şî’îlere karşı (Kurretül ayneyn fî tafdîl-i şeyhayn) ve (İzâle-tül hafâ an hilâfet-il-hulefâ) kitâblarından birincisi türkçe kısaltılarak (Müslimânların iki gözbebeği) adı ile (Eshâb-ı kirâm) kitâbının içinde, 1394 [m. 1974] de İstanbulda neşr edilmişdir.
Şâh Veliyyullah-ı Dehlevînin dört oğlu oldu. Birincisi, Şâh Abdül’Azîz [1159-1239] olup, hâl tercemesi altıncı sırada bildirilmişdir. Bunun kızının oğlu Muhammed İshak bin Muhammed Efdal, Nezîr Hüseyn Dehlevînin hocasıdır. (1262 [m. 1845]). (Mesâil-i erba’în) kitâbı, vehhâbî olduğunu gösteriyor. Şâh Refî’uddîn (1163-1233) ile Şâh Abdülkâdir (vefâtı 1230) de büyük âlim idiler. Dördüncü oğlu Şâh Abdülganî (vefâtı 1227) genç iken vefât etdi. Bunun oğlu Şâh İsmâ’îl 1195 [m. 1781] de Delhîde tevellüd etdi. Büyük ehl-i sünnet âlimi olan dedesinin yolundan ayrılarak vehhâbî oldu. Vehhâbîlik inançlarının Hindistânda yayılmasına önderlik yapdı. Bu fitnenin başı olan Muhammed bin Abdülvehhâb-ı Necdînin (Kitâb-üt-tevhîd)ini urdu diline terceme ederek (Takviyet-ül îmân) ismi ile basdırdı. Böylece, vehhâbîliğin Hindistânda yayılmasına önayak oldu. 1396 [m. 1976] da Pâkistânda, fârisîye terceme edilip, (Takvîm-ül beyân) ismi ile basdırıldı. (Sırât-ı müstekîm) ve başka kitâblar da neşr etdi ise de, ehl-i sünnet âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” reddiyyeleri karşısında, 1243 [m. 1828] senesinde Pişâvur şehrine kaçdı. Müslimânlara önder olmak düşüncesi ile, orada Sîh (Sikhs)lere cihâd i’lân etdi. Çok müslimânın telef olmasına sebeb oldu. Kendisi de bu harbde, 1246 [m. 1831] târîhinde öldürüldü. Dedesinin şöhretine aldanarak, bunun tuzağına düşmüş olanlardan Abdüllah-ı Gaznevî ve Nezîr Hüseyn Dehlevî ve Muhammed Sıddık Hasen hân Pühüvâlî ve Reşîd Ahmed Kenkühî ve Diyobend şehrindeki medresenin ba’zı hocaları, vehhâbîliğe kendi düşüncelerini de karışdırıp, kitâblar neşr ederek, Hindistânda vehhâbîlik ismi altında, yeni bir çığır açdılar. Vehhâbîler, islâmiyyeti içerden yıkmak için ve sapık düşüncelerini bütün islâm memleketlerine yaymak için, şimdi (Râbıtat-ül-âlem-il-islâmî) teşkîlâtı te’sîs etdiler. Her memleketde, bilhâssa Afrikada câhil din adamlarını aldatarak satın alıyorlar. Bu din adamları, bunların sapık kitâblarını kendi dillerine terceme edip parasız dağıtıyorlar. Böylece, islâmiyyetin kal’ası olan, Ehl-i sünnet mezhebini içerden yıkmağa çalışarak islâm düşmanlarının ekmeklerine yağ sürüyorlar.
165, 263, 467, 1059, 1073, 1134, 1168, 1184, 1194.