Ya’nî gönlünden çıkarmışdır.
(Arzûsu âhiret olup, âhiret için çalışana Allahü teâlâ, dünyâyı hizmetçi yapar.)
(Âhiretin sonsuz olduğuna inanan kimsenin, bu dünyâya gönül bağlaması, çok şaşılacak şeydir.)
(Dünyâ sizin için yaratıldı. Siz de âhiret için yaratıldınız! Âhiretde ise, Cennetden ve Cehennem ateşinden başka yer yokdur.)
(Paraya, yiyeceğe tapınan kimse helâk olsun!)
(Sizlerin fakîr olacağınızı düşünmüyor, bunun için üzülmüyorum. Sizden önce gelmiş olanlara olduğu gibi, dünyânın elinize bol bol geçerek, Allahü teâlâya âsî ve birbirinize düşman olmanızdan korkuyorum.)
(Mal ve şöhret hırsının insana zararı, koyun sürüsüne giren iki aç kurdun zararından dahâ çokdur.)
(Dünyâya düşkün olma ki, Allahü teâlâ seni sevsin. İnsanların malına göz dikme ki, insanlar seni sevsin!)
(Dünyâ hayâtı, geçilecek bir köprü gibidir. Bu köprüyü tezyîn etmekle uğraşmayın. Hemen geçip gidin!)
(Dünyâya, burada kalacağınız kadar, âhirete de, orada kalacağınız kadar çalışınız!)]
Dünyâya gönül bağlamanın kötülenmesi ve âhiret için dahâ çok çalışılması husûsunda vârid olan âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerle berâber, İslâm dîninde, ilm, fen, teknik, mi’mârlık, san’at ve ticâreti emr eden, bunlar için çalışmağı teşvîk eden nice emrler, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler vardır. Çünki, medenî bir cem’iyyetin, bir milletin kurtuluşu ve se’âdeti fakîrlik ile olamaz. Bil’aks, hayr ve iyilik müesseseleri, imârethâneler, mektebler, medreseler, aşevleri, hastahâneler yapmak, âcizlere, fakîrlere ve kimsesizlere yardım etmek [İnsanlara hizmet için çeşmeler, köprüler yapmak, fabrikalar kurmak], hep mal ve servet ile olur. Mal ve servet ise, çalışmak ve ticâret ile kazanılır. Nitekim Kur’ân-ı kerîmde, Nisâ sûresinin yirmidokuzuncu âyetinde meâlen şöyle buyurulmakdadır: (Ey îmân edenler! Mallarınızı [fâiz ve kumar gibi islâmiyyetin harâm kıldığı] bâtıl yollarla yimeyiniz. Ancak birbirinizden râzı ve hoşnûd olarak [ticâret ile] ola.)
Bekara sûresinin ikiyüzyetmiş beşinci âyetinde meâlen: (Allahü teâlâ bey’i ve ticâreti halâl ve ribâyı [fâizi] ise harâm kılmışdır) buyurulmuşdur.