Yuhannâ İncîlinin onyedinci bâbının yirmibirinci âyetinde, (Ey Baba, sen bendesin ve ben de sendeyim. Onlar da bizde olsunlar), yirmiikinci âyetinde, (Bana verdiğin izzeti, şerefi onlara dahî verdim ki, biz bir olduğumuz gibi, onlar da bir olsunlar), yirmiüçüncü âyetinde ise, (Ben onlardayım. Sen de bendesin. Böylece bir olmakla temâmlanmış olsunlar ve beni senin gönderdiğini ve beni sevdiğin gibi, onları dahî sevdiğini dünyâ anlasın) denilmekdedir. İşte bu âyetlerde bildirilen (Birleşmek) kelimesi, dînin emrlerine sıkı bir şeklde itâat ve a’mâl-i sâliha ile amel etmek olduğundan, bundan ülûhiyyete âid bir şey hâtıra getirilemez.
Hıristiyanların, teslîs için getirdikleri delîllerden biri de, Yuhannâ İncîlinin ondördüncü bâbının sekizinci âyeti ve devâmında anlatılan şu fıkradır: (Filipus ona: Yâ Rab, Babayı bize göster, bize bu kifâyet eder dedi. Îsâ ona dedi: Bu kadar zemân sizinle berâberim de, sen beni bilmedin mi ey Filipus? Beni görmüş olan Babayı görmüş olur iken, sen nasıl onu göster diyebiliyorsun.)
Bu delîlleri de iki şeklde yanlışdır, bâtıldır.
Birincisi: Dünyâda, ilahı görmenin mümkin olmadığı, hıristiyanlar tarafından da, kabûl edilmekdedir. Hattâ, (İzhâr-ül-hak) kitâbının mukaddemesinde, bu ma’rifet, bilmek olarak te’vîl edilir. Mesîhi bilmek, cismiyyetini bilmek değildir. Buna göre, hıristiyanlar, (Mesîhi ülûhiyyet ve hulûl i’tibârı ile bilmek) ma’nâsındadır dediler. Bu te’vîl, teslîse inanan hıristiyanlara göre, vâcibdir. Hâlbuki, böyle te’vîl de yanlışdır, bâtıldır. Çünki, te’vîlin, aklî delîllere ve kat’î nasslara muhâlif olmaması lâzımdır. Bu te’vîl ise, aklî delîllere muhâlifdir. Çünki, dahâ önce zikr etdiğimiz gibi, Îsâ aleyhisselâm, havârîleri kendisine eşit tutmakdadır.
Târîhcilerin ma’lûmu olduğu gibi, üç uknûm, ya’nî teslîs, yeni birşey olmayıp, müteaddid ilahlara tapınan kavmlerin inançlarından alınmış bir fikrdir. İlahların çokluğu, câhil halkın nazar ve dikkatlerini çekecek bir şeklde çoğalınca, müşriklerin ileri gelenleri, onları aralarında makâmlarına göre bir tertîbe koyup, içlerinden ba’zılarını asl, diğer küçüklerini de fer’ [tâbi’] kısmlarına ayırdılar. Bu taksîmin tahkîkıni aralarında gizli bir sır olarak kabûl etdiler. [Eski Îrânın en büyük dîni olan, ateşe tapınmağı kuran] Zerdüşt, putların arasından (Yezdân) ve (Ehremen) isminde iki uknûm ta’yîn etdi. Yezdân iyilik tanrısı, Ehremen ise, kötülük tanrısı veyâ Yezdânın nûr, aydınlık, Ehremenin de zulmet, karanlık olması gibi, misli görülmemiş bâtıl bir i’tikâd [inanç] ortaya koydu.