369

Osmânlı Devletinde müslimân türkü yok etmek için hâzırlanan ba’zı ıslahâtlar, temâmen hıristiyanların yıkıcı plânları ile olmuşdur.]

Yine bu papaz, (İslâmiyyetde siyâsî kanûnlar ile dînî hükümler birbirinden ayrılmayıp, ikisinin de kuvveti bir asldan meydâna gelmekdedir. Bunun için, bir islâm hükûmetinin, dînî farzları, şahsî hukûk gibi, kuvvetli kanûnlar ile koruyup, revâçda bulundurması îcâb eder. Bu ise müslimânların fikrî istikâmetleri yolunda tehlükeli ve zararlı olur. Çünki, dînî farzları îfâ etmek, yalnız Allahın rızâsı ve Ona yaklaşmak ve Ona itâat etmek için olursa, makbûl olur. Bunun dışındakiler mecburî olursa, diğerleri gibi, hakîkî bir itâat ve dindarlık olmayıp, yalnız taklîdî olmuş olur ki, bu da bir nev’i riyâ ve gösteriş olur) demekdedir.

CEVÂB: Allahü teâlânın emrlerini ya’nî farzları yapmanın ve yasaklarından ya’nî nehylerinden sakınmanın karşılığında, maddî manevî büyük ecr ve mükâfâtların olduğu, hem Tevrâtda, hem İncîllerde yazılıdır. Matta İncîlinin yirmiüçüncü bâbında, Îsâ aleyhisselâm yazıcıları ve ferîsîleri, azâbilâhî ve Cehennem ile korkutmuş ve onların nice kötülüklerini kızarak saymışdır. Başka yerlerde de kendine îmân edenlerin âhiretde kurtulup, ni’metlere kavuşacaklarını va’d etmişdir. Hıristiyanların ibâdetleri, bu Cehennem korkuları ve Cennet ni’metleri va’di üzerine binâ kılınmış olduğundan, bunlarda hıristiyanların doğru fikrleri ve tarafsız düşünceleri için tehlüke vardır. Çünki, bu niyyetler ile berâber, sâdece Allahü teâlânın rızâsı için ve Allahü teâlâya yaklaşmak niyyeti ile ibâdet etmek, bir yerde birleşemez. Bu i’tirâza papaz ne cevâb verirse, o bizim tarafımızdan da, kendisine cevâb olur.

Yine bu papaz, (İslâm dîni, mürtedi katl etmekdedir. Ramezânda açıkca oruc yiyenlere cezâ vererek, halkı zor ile islâm dînine bağlı kalmağa ve riyâya zorlamakdadır) demekdedir.

CEVÂB: Dahâ önce de söylediğimiz gibi, islâm dîni Pavlos ve Petrusun ortaya koyduğu hıristiyanlık dîni gibi değildir. Zâhir ve bâtın fazîletlerini, üstünlüklerini kendinde cem’ eden, en mükemmel bir dindir. Bunun için, Allahü teâlânın koyduğu sınırlar, islâmın yüksek ve güzel ahlâkını bozulmakdan ve ihlâl edilmekden muhâfaza etmekdedir. Müslimân olan bir kimse, küfrünü açıkca ortaya koymadıkca, ona mürtedin ahkâmı tatbîk edilmez. Ramezânda özrsüz açıkca oruc yiyen bir müslimân, fıskını i’lân etdiğinden, hükûmet tarafından ta’zîr edilir, ya’nî cezâlandırılır. Fekat fıskını i’lân etmez, ya’nî gizli yirse, ona hükûmet tarafından cezâ verilmez.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.