Bunda şübhe etmek câiz değildir. Şübhe etmek küfre sebeb olur. Yukarıda yazılı sekiz kemâl sıfatına (Sıfât-ı sübûtiyye) denir. Ya’nî, Allahü teâlânın sıfât-ı sübûtiyyesi sekizdir. Allahü teâlâda, bütün kemâl sıfatlar vardır. Onun zâtında ve sıfatlarında ve işlerinde hiçbir kusûr ve karışıklık ve değişiklik yokdur.]
Kur’ân-ı kerîmin, Allahü teâlânın zâtında, sıfatlarında ve fi’llerinde bir olduğunu bildiren âyet-i kerîmeler ile dolu olduğunu bildirmişdik. İhlâs sûresinin birinci âyetinde meâlen: ([Yâ Muhammed! Allahü teâlâdan süâl edenlere] de ki, O Allah [zâtında, sıfatlarında ve fi’llerinde]birdir) buyurulmuşdur. Bekara sûresinin yüzaltmışüçüncü âyetinde meâlen: (Sizin ilâhınız, bir olan Allahdır. Ondan başka ilâh yokdur. Dünyâda ni’metlerini bütün herkese, âhiretde ise, sâdece mü’minlere rahmet ve ihsân edicidir) buyurulmuşdur. Bunların pek çok misâlleri Kur’ân-ı kerîmde vardır.
Lügat âlimlerine göre, (Ehad) ve (Vâhid) kelimelerinden herbiri, bir diğerinin ma’nâsındadır. Fekat, tahkîk edildiği zemân, kullanıldığı yerlerin birbirinden farklı olduğu görülür. Çünki,(Ehad) lafzı ile her bakımdan (Vâhid) murâd olunur. Ehâdiyyet ya’nî birlik, sayı olarak kullanılan çokluğun aksine, zıddına, tek varlıkdır. Bir çok parçalardan meydâna gelmiş, ortaklık ve mikdâr ve başkalık ve renklilik, aydınlık, karanlık gibi şeyleri olmıyan varlıkdır.(Ehad) olanın, aynı cinsden bir nev’i ve benzeri bir ferdi olmaz. Aklen ve hissen tecezzîyi, ya’nî parçalanmayı ve inkısâmı ya’nî kısmlara ayrılmayı kabûl etmez. Ehad, muhtelif olan cismler, (eczâ-i lâ yetecezzâ) ya’nî bölünmiyen parçalar, küçük katı cismler ve sûret gibi hâricî cüzlerden, cins ve fasl gibi zihnî cüzlerden de münezzehdir. (Ehad) diye misli, benzeri ve ortağı olmıyan ya’nî kendisinden başkası olmıyan basît olan zâta denir ki, bu da Allahü teâlâdır. [Vâhid ile Ehad arasındaki bir diğer fark, Vâhid, Ehadin içinde olabilir. Fekat, ehad vâhide dâhil olmaz. Ya’nî ehad vâhiddir, fekat her vâhid ehad değildir. Vâhid isbâtda, ehad nefyde kullanılır. (Reeytü racülen vâhiden) bir adam gördüm denilir. Nefyde ise, (mâ reeytü ehâden) hiç kimse görmedim denilir.]
Allahü teâlâ, kullarına merhamet etmekdedir. Âl-i imrân sûresinin otuzuncu âyetinde meâlen:(Allahü teâlâ size, azâbından korkup sakınmanızı emr eder. Allahü teâlâ kullarına çok merhametlidir) buyurmuşdur. [Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Allahü teâlânın yaratdıklarını düşününüz, Onun zâtını düşünmeyiniz. Çünki siz Onun kadrini takdîr edemez, Onu anlamağa güç yetiremezsiniz) buyurmuşdur.