Resûlullah — Evet, buyurdu.
Onlar — Eh, bu da bize yetişir deyip, inâd etdiler.
Bunun üzerine, Allahü teâlâ, onları mübâheleye çağırmasını emr etdi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” de, bana inanmıyorsanız, gelin sizinle mübâhele edelim. Ya’nî (Hangimiz zâlim isek, yalancı isek, Allahü teâlâ ona la’net etsin diyelim!) buyurdu. Allahü teâlânın bu emri, Âl-i imrân sûresinin, altmışbirinci âyet-i kerîmesinde bildirilmekdedir. Seyyid dedikleri Şerhabîl, bunları toplayıp, (Bunun Peygamber olduğu, herşeyinden anlaşılıyor. Bununla mübâhele edersek, ne biz kurtuluruz, ne de, bizden sonra gelenlerimiz kurtulur. Muhakkak bir belâya uğrarız!) dedi. Mübâhele etmekden kaçındılar ve (Yâ Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”! Senden râzıyız. Ne istersen sana verelim. Eshâbından bir emîn kimseyi bizimle berâber gönder, vergilerimizi ona verelim!) dediler.
Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (Gâyet emîn bir kimseyi sizinle gönderirim)buyurdu. Eshâb-ı kirâm “aleyhimürrıdvân”, emîn olarak kimin şerefleneceğini merâk ediyorlardı. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” (Kalk yâ Ebâ Ubeyde!) buyurdu.(Ümmetimin emîni budur), diyerek onlarla berâber gönderdi.
Sulh şartı şöyle idi: Her sene, ikibin elbise vereceklerdi. Bini Receb, bini de Safer ayında teslîm edilecekdi. Her elbise ile de, kırk dirhem [135 gram] gümüş verilecekdi. Reîsleri Abdülmesîh ile seyyidleri Şerhabîl, sonradan müslimân olup, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” hizmetinde bulunmakla şereflendiler.
Hıristiyanların, her lisâna terceme ederek, her memlekete yaydıkları, (Kitâb-ı Mukaddes)in, ahd-i atîk kısmının, (Tesniyye) kitâbının, altıncı bâbı, dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci âyetlerinde diyor ki, (Ey İsrâîl, dinle! Allahımız, Rabbimiz birdir. Bu sözüm kalbine yerleşsin. Oğullarına da dikkatlice öğret!)
(Eş’iyâ) kitâbının, kırkbeşinci bâbının beşinci ve altıncı âyetlerinde diyor ki, (Rab, benim. Benden başka Rab yokdur. Benden başka ilah yokdur. Şarkda ve garbda olanlar, benden gayrı Rab olmadığını bileler. Rab, benim. Benden başka yokdur.)
Yirmiikinci âyetinde diyor ki, (Hepiniz bana ibâdet ediniz! Allah, benim ve benden gayri yokdur.)
Kırkaltıncı bâbının dokuzuncu âyetinde diyor ki, (Allah, benim ve gayrı yokdur. Ben Allahım. Benim nazîrim, bana benziyen, hiçbirşey yokdur.) Hıristiyanların ellerinde bulunan mukaddes kitâbları, (Allah birdir.