369

Zümer sûresinin dokuzuncu âyetinde meâlen, (Bilen ile bilmeyen, hiç bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir) buyurulmuşdur. Nisâ sûresinin yirmidokuzuncu âyetinde meâlen, (Ey îmân edenler, birbirinizin mallarını aranızda bâtıl yollarla yimeyiniz. Ya’nî islâmiyyetin harâm kıldığı, fâiz, kumar, hırsızlık ve gasb gibi bâtıl yollarla yimeyiniz. Ancak birbirinizden râzı ve hoşnûd olarak, ticâret ile ola) ve Bekara sûresinin ikiyüzyetmiş beşinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlâ bey’i, alış-verişi halâl ve fâizi harâm kıldı) ve Nisâ sûresinin otuzaltıncı âyetinde meâlen, (Allahü teâlâya ibâdet ediniz. Ona hiçbir şeyi şerîk, ortak koşmayınız. Annenize ve babanıza [söz ve fi’l ile], akrabâya [sıla-i rahm ile],yetîmlere [gönüllerini almak ile], fakîrlere [sadaka ile], akrabânız olan komşularınıza[şefkat ve merhamet ile], binâ komşularınıza [iyilik ve onlara gelen zararlara mâni’ olmak ile], dost ve arkadaşlarınıza [haklarına riâyet ve sevgi ile], yolcu ve misâfirlerinize [yemek ve içecek ikrâm etmek ile], köle ve câriyenize [elbiseler giydirmek ve yumuşak davranmak ile] iyilik ediniz) buyurulmuşdur. Böyle, nice âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler ile Allahü teâlâ ve Resûlullahsallallahü aleyhi ve sellemilm, san’at ve ticâreti emr etmekdedir. Ayrıca, anne ve babaya, akrabâya, yetîmlere, âcizlere, kimsesizlere, komşulara, yolculara ve kölelere iyilik ve ihsânda bulunmayı, onların haklarını gözetmeği ve hükûmete, kanûnlara karşı gelmemeği de emr buyurmakdadırlar. Bugünkü Avrupalıların dedeleri medeniyyet vâsıtası olan bu şeylerden habersiz iken, islâm memleketlerinin her tarafında muntazam mektebler, medreseler, fakîr ve miskinler için bakım evleri, aşhâneler, hanlar, hamâmlar ve dahâ nice hayr ve iyilik müesseseleri kurulmuşdu. Müslimânlar, ayrıca bu hayr müesseselerinin devâmı ve giderlerinin karşılanması için, husûsî yardım teşkilâtı olan (vakflar) kurmuşlardı. [Hattâ kölelerin ve hizmetcilerin yapdıkları zararları ödeyen, hastalıklara sebeb olan şeyleri temizleten vakflar dahî kurulmuşdu.] İslâm memleketlerinin her yerinde san’at pek meşhûr idi. Avrupalılar, çalar sâat nedir bilmezlerken, müslimânların halîfesi Hârûn-ür-reşîd tarafından Fransa kralı Şarlmana çalar sâat hediyye edilmişdi. Papa ikinci Sylvestre,[1] Endülüsde islâm mekteblerinde ilm tahsîl etmiş ve rakkaslı sâati müslimânlardan öğrenmişdir. İspanya krallarından Şanso, yakalanmış olduğu [ve Avrupalıların o zemân tedâvî edemedikleri] istiska [su toplanması] hastalığı için Endülüsdeki müslimân tabîblere mürâce’at etmiş ve kısa zemânda sıhhatine kavuşmuşdur.

[1] Sylvestre 394 [m. 1003] de öldü.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.