Bunlar, yağdan kıl çekilir gibi, islâmdan çıkarlar) buyuruldu.
Günâh işleyince, hemen [kalb ile] tevbe ve [dil ile] istigfâr etmelidir. Gizli yapılan günâhın tevbesi gizli, âşikâr yapılanın tevbesi âşikâr olmalıdır. Tevbeyi gecikdirmemelidir. Günâh işleyince, melekler üç sâat yazmaz. Bu zemânda tevbe edilirse, hiç yazılmaz. Tevbe edilmezse, bir günâh yazılır. Tevbeyi gecikdirmek, dahâ büyük günâhdır. Ölünciye kadar, tevbe kabûl olur. Takvâyı [harâmlardan sakınmağı] ve vera’ı [şübhelilerden de sakınmağı] huy edinmelidir. Menhî [yasak] olandan sakınmak, emri yapmakdan dahâ mühimdir. Çünki, bu yolda ilerlemekde [ya’nî kalbi temizlemekde ve nefsi ezmekde], yasaklardan sakınmak, emrleri yapmakdan dahâ fazla ilerletir, dahâ fâidelidir. İyi işleri, iyi insanlar da, fâcirler de yapar. Fekat, ancak sıddıklar, îmânı kuvvetli olanlar, harâmlardan sakınır. Ma’rûf-i Kerhî, Sırrî Sekatînin mürşidi idi. 200 h. senesinde, Bağdâdda vefât etdi. (Kadınlara, kızlara, hattâ dişi koyuna bakmayınız!) buyururdu. Hadîs-i şerîfde, (Kıyâmet günü, Allahü teâlânın ihsânına kavuşacakların başında, vera’ ve zühd sâhibleri bulunacakdır) buyuruldu. [Zühd, halâl malın fazlasından da sakınmakdır.] Hadîs-i şerîfde, (Vera’ sâhibi imâmın arkasında kılınan nemâz kabûl olur. Vera’ sâhibine verilen hediyye kabûl olur. Vera’ sâhibi ile oturmak ibâdet olur. Onunla konuşmak, sadaka olur) buyuruldu. [Kabûl olur, çok sevâb verilir demekdir.] Hadîs-i şerîfde, (Vera’ sâhibi imâm ile kılınan iki rek’at nemâz, fâsık ile kılınan bin rek’atdan dahâ efdaldir) buyuruldu. [Efdal, sevâbı dahâ çok demekdir.] Bir işi yaparken, kalbin râhat etmezse, [sıkılırsa, çarparsa], o işi terk et! Şübhe etdiğin işleri yapmakda, kalbini müftî yap! Hadîs-i şerîfde, (Kalbin sâkin olduğu [râhat etdiği, beğendiği] ve nefsin sıkıldığı[beğenmediği] işler, hayrlıdır. Yalnız nefsin sâkin olduğu iş şerdir) buyuruldu. Bir hadîs-i şerîfde, (Halâl ve harâm olan şeyler açık bildirilmişdir. Şübheli şeylerden sakın! Açık bildirilmiş olanlara tâbi’ ol!) buyuruldu. Bir hadîs-i şerîfde, (Halâl ve harâm olan şeyleri, Allahü teâlâ, açık bildirdi. Bildirmediklerini afv eder) buyuruldu. Şübheli bir şey ile karşılaşınca, elini göğsünün [kalbinin] üstüne koy! Çarpıntı olmazsa, o işi yap! Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Elini kalbinin üzerine koy! Halâl olan şey yapılırken, kalb sâkin olur [râhat eder].)
Bütün tâatlarını, ibâdetlerini kusûrlu bil! Hakkı ile yapamadığını düşün! Ebû Muhammed bin Menâzil buyurdu ki, (Allahü teâlâ, Âl-i İmrân sûresinin onyedinci âyetinde, sabr edenleri, sâdıkları, nemâz kılanları, zekât verenleri ve seher vaktlerinde istigfâr edenleri medh buyurdu.