Dost, düşman, herkesi güler yüz ve tatlı dil ile karşılamalı, hiç kimse ile münâkaşa etmemelidir. Herkesin özrünü kabûl etmeli, kabâhatlerini afv etmeli, zararlarına karşılık yapmamalıdır. Abdüllah Belyânî diyor ki, (Dervîşlik, yalnız nemâz, oruc ve geceleri ibâdet yapmak değildir. Bunlar, herkesin yapacağı kulluk vazîfeleridir. Dervîşlik, kalb kırmamakdır. Bunu yapabilen, Allahü teâlânın rızâsına kavuşur. [Velî olur]). Muhammed Sâlim hazretlerine, (Bir kimsenin Velî olduğu nasıl anlaşılır?) dediklerinde, (Tatlı dili, güzel ahlâkı, güler yüzü ve cömerdliği ve münâkaşa etmemesi ve özrleri kabûl etmesi ve herkese merhamet etmesi ile anlaşılır) buyurdu. [Velî, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmuş sâlih insan demekdir.] Abdüllah Ahmed Makkarî mâlikî, 1041 h.de vefât etdi. Buyuruyor ki, (Fütüvvet [mertlik], düşmanlık edene iyilik yapmak, seni sevmiyene ihsânda bulunmak ve sevmediğin ile de tatlı konuşmakdır). Az konuşmalı, az uyumalı ve az gülmelidir. Çok kahkaha, kalbi öldürür. [Allahü teâlâyı unutdurur.] Her işi, Allahü teâlâya havâle etmeli [ya’nî, sebeblere yapışmalı. Fekat, sebeblerin te’sîr etmesini, Allahdan beklemelidir]. Hiçbir farzı kaçırmamalı ve gecikdirmemelidir. Cüneyd-i Bağdâdî buyuruyor ki, (İhtiyâclardan kurtulmanın ilâcı, muhtâc olduğun şeyi terk etmekdir. Her ihtiyâcını [hâsıl edecek sebebi] Allahdan beklemelidir). Hadîs-i şerîfde, (İnsan, ihtiyâclarını, Allaha havâle ederse, ihtiyâclarını [husûle getirecek sebebleri] ihsân eder) buyuruldu. Meselâ, herkesin sana merhamet ve hizmet etmesini temîn eder. Yahyâ bin Mu’âz Râzî, 258 h.de Nîşâpûrda vefât etdi. Buyuruyor ki, (Herkes seni, Allahını sevdiğin kadar sever. Allahdan korkduğun kadar, senden korkarlar. Allaha itâat etdiğin kadar, sana itâat ederler). Yine buyurdu ki, (Allahü teâlâya hizmet etdiğin kadar, sana hizmet ederler. Hulâsa, her işin, Onun için olsun! Yoksa, hiçbir işinin fâidesi olmaz. Hep kendini düşünme! Allahü teâlâdan başka, kimseye güvenme!). Ebû Muhammed Râşî[1] diyor ki, (Kendin ile Allahü teâlâ arasında en büyük perde [mâni’], hep kendi menfe’atini düşünmek ve kendin gibi, bir âcize güvenmekdir. Sôfîlik, istediğin her yere gidebilmek ve bulutların gölgesinde râhat etmek ve herkesden hurmet görmek değildir. Her hâlinde, Allahü teâlâya güvenmekdir). Evlâd ve âile ile dâimâ tatlı sözlü ve güler yüzlü olmalıdır.
- 355 -