Onlarla da zarûret kadar, haklarını ödeyecek kadar görüşmelidir. Onların arasında bulunmak da, Allahü teâlâyı unutacak kadar uzun olmamalıdır. Kavuşduğun hâlleri herkese söyleme! Makam ve servet sâhibleri ile çok görüşme! Her hâlinde, sünnete uymağa ve bid’atden sakınmağa çalış! Sıkıntılı zemânlarında, Allahdan ümmîdini kesme, hiç üzülme! İnşirâh sûresinin beşinci âyetinde, meâlen, (Her sıkıntıdan sonra, ferahlık, kolaylık vardır)buyuruldu. Sıkıntılı ve ferahlık zemânında, hâlinde bir değişiklik olmasın! Varlık ve yokluk zemânları, hâlini değişdirmesin. Hattâ, yokluk zemânında neş’en, varlıkda da sıkıntın artsın! Ebû Saîd-i Arâbîye, fakîr [dervîş] nasıl olur denildikde, (Fakîrlik zemânında sâkin olurlar. Servet zemânında, muzdarib, sıkıntılı olurlar ve râhatlık zemânında sıkıntı ararlar. Hâdiselerin değişmesi, ahlâklarını değişdirmez. Başkalarının ayblarına bakmazlar. Dâimâ, kendi ayblarını, kusûrlarını görürler. Kendilerini hiçbir müslimândan üstün bilmezler. Hepsini kendinden üstün görürler) buyurdu. Sırrî Sekatî, Cüneyd-i Bağdâdînin mürşidi idi. 251 h.de Bağdâdda vefât etdi. (Ben, kimseden üstün değilim) buyururdu. (Açık günâh işliyen fâsıkdan da mı?) dediklerinde, (Evet) buyurdu. Her müslimânı gördükde, (Benim se’âdete kavuşmaklığım, bunun kalbini kazanmakla ve düâsını almakla olabilir) demelidir. Kendini, üzerinde hakkı olanların esîri bilmelidir. Hadîs-i şerîfde, (Üç şeyi yapan, tam mü’mindir: Ehline, zevcesine hizmet eden, fakîrler ile oturup kalkan ve hizmetcisi ile birlikde yiyen, tâm mü’mindir. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde, mü’minin alâmetlerini böyle bildirdi) buyurdu. Selef-i sâlihînin hâllerini her vakt okumalı ve garîbleri, fakîrleri ziyâret etmelidir. Hiç kimseyi gıybet etmemeli, çekişdirmemeli, gıybet yapana mâni’ olmalıdır. Emr-i ma’rûfu ve nehy-i münkeri, ya’nî nasîhati elden kaçırmamalıdır. Fakîrlere, mücâhidlere, mal ile yardım etmelidir. Hayr, hasenât yapmalıdır. Günâh işlemekden sakınmalıdır. Muhammed bin Alyâna, (Allahü teâlânın, bir kulundan râzı olduğunun alâmeti nedir?) denildikde, (İbâdet yapmakdan lezzet alması ve günâhlardan sakınmasıdır) buyurdu. Hadîs-i şerîfde, (Günâhdan nefret eden ve ibâdetden lezzet alan, hakîkî mü’mindir) buyuruldu. Fakîrlikden korkarak, hasîslik yapmamalıdır. Bekara sûresinin 268. ci âyetinde meâlen, (Şeytân, sizi fakîrlikle korkutur ve fuhş işlemeğe sürükler) buyuruldu. Fakîr olunca üzülmemelidir ki, Allahü teâlâ, servet de ihsân eder. Hakîkî servet, âhiretde râhat etmekdir. Dünyâ sıkıntıları, âhiret râhatlığına sebeb olur. Hadîs-i şerîfde,(Çoluk çocuğu çok ve rızkı az olup, nemâzlarını, şartlarına uygun olarak kılan ve müslimânları gıybet etmiyen, Kıyâmetde benimle birlikde haşr olunacakdır) buyuruldu.
—
[1] Râşî, Sûriyedeki Râsya kazâsından demekdir. Rüşvet verici demek değildir.