Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Nemâz, dînin direğidir. Nemâz kılan dînini yapmış olur. Nemâz kılmıyan dînini yıkmış olur) ve (Nemâz mü’minin mi’râcıdır) ya’nî insanın Allahü teâlâya en yakın olduğu zemân, nemâz kıldığı zemândır. Ve(Nemâz gözümün nûrudur) ve (İnsan ile Rabbi arasındaki perdeler, nemâz kılar iken kaldırılır) buyuruldu.
Bütün üstünlükler, se’âdetler, Allahü teâlânın emrleri ve yasakları içindedir. Yûnüs sûresinin otuzikinci âyetinde, (Bunun dışında kalan her şey dalâletdir) buyuruldu. Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîfler, ahkâm-ı islâmiyyeye uymamızı emr ediyor. (Sırât-ı müstakîm) bu yoldur. Bu yolun hâricinde kalanlar, şeytânların yolundadır. Abdüllah bin Mes’ûd “radıyallahü teâlâ anh” diyor ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, kumların üzerine, doğru bir hat çizdi. (Bu hat, insanı Allahü teâlânın rızâsına kavuşduran yoldur) buyurdu. Sonra, bu hattın sağına soluna, [balık kılçığı gibi] hatlar çizdi ve (Bunlar, şeytânların sürüklediği felâket yollarıdır)buyurdu. Bütün Peygamberlerin bildirdikleri ve Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarında yazılı olan bilgiler, hayâl ve masal zan edilmesin. İslâmiyyet, gericiler için, ahmaklar içindir demek, küfrdür, ilhaddır, ahmaklıkdır.
Mahlûklar, Allahü teâlânın kendisi değildir. Onun gayrı da değildir, sözü sizi şaşırtmasın. (O hâlde nedir?) demeyiniz! Mahlûklar, Allahü teâlânın ismlerinin görünüşleridir, kendisi değildir. Gayrı değildir demek, Ondan ayrı ve Ona benzemeyen bir varlık değildir, demekdir. Çünki, Allahü teâlânın ismleri ve sıfatları, Onunla vardır. Ondan ayrı değildirler. Kendi kendilerine var değildirler. İnsanın aynadaki hayâli, onun kendisi değildir, başkası da değildir, demek gibidir.
Hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ Âdemi kendi sûretinde yaratdı)buyuruldu. Allahü teâlânın benzeri olmadığı gibi, Âdem aleyhisselâmı da başka mahlûklara [hayvanlara] benzetmeyerek yaratdı demekdir. Bu ve diğer birçok hadîs-i şerîflerde açıkca bildirilen şeylere hemen inanmamız lâzımdır. Birçok kelimenin ma’nâları o zemân başka idi. Şimdi başkadır. Şimdiki ma’nâları düşünerek, îmânı sarsmamalıdır. Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâmda, kendi kemâlâtına benzer üstünlükler yaratdı. Yukarıdaki hadîs-i şerîf, bu üstünlüklerin aynı olmadığını, o üstünlüklere benzediklerini göstermekdedir. İlm, kudret ve diğer sıfatlar böyledir. Yalnız ismleri benzemekdedir. Hakîkatleri başkadır.
Kur’ân-ı kerîm mu’cizedir. Bu mu’cizenin, yalnız edebiyyât bakımından, belâgat ve i’câz bakımından olduğunu söylemek, içindeki emrlerin, yasakların, haberlerin mu’cize olmadığını bildirmek, Kur’ân-ı kerîme inanmamak ve âyet-i kerîmeler ile alay etmekdir.