Buyuruyor ki: Bu istidlâl üç sebebden yanlışdır:
Birincisi: İncîli terceme edenlerle, İşâyâ kitâbını terceme edenin (azrâ, ya’nî bâkire bir kız) kelimesi ile terceme etdiği (ilmetün) kelimesidir ki, (ilm) kelimesinin müennesidir. Yehûdî âlimlerine göre, bu kelimenin ma’nâsı genç kadın demekdir. Bâkire olsun olmasın, bu lafzı evlenmiş genç kadın ma’nâsına olarak Sıfr-ül-emsâl’in (Süleymânın meselleri) otuzuncu bâbında da kullanılmışdır, derler. İşâyâ kitâbının İkola, Thedüsyen ve Semiks ismli kimseler tarafından Yunancaya yapılan üç adet tercemesinde bu lafz (genç kadın) olarak açıklanmışdır. Bu tercemeler, hıristiyan papazlarına göre, çok eski olup, birincisinin 129, ikincisinin 175, üçüncüsünün 200 senelerinde terceme edildiği rivâyet edilmişdir. Bu tercemelerin hepsi, bilhassa Thedüsyen tercemesi eski hıristiyanlara göre çok mu’teberdir. Böyle olunca, yehûdî âlimleri ile bu üç mütercimin tefsîrlerinin beyânlarına göre, Mattanın sözünün yanlışlığı meydândadır. Protestan papazlarınca meşhûr ve mu’teber olan Fery, ibrânî lugatını anlatdığı kitâbında, bu lafzın ya’nî (Azrâ) kelimesinin, (genç kadın) ma’nâsına geldiğini beyân etmişdir. Bu açıklamaya göre; bu lafz bu iki ma’nâ arasında müşterekdir, demekdedirler. Ancak ehl-i lisân ya’nî yehûdîler, papazların bu tefsîrine karşı; birinci olarak; Mattanın sözünün doğru olmadığını, ikinci olarak; yehûdî tefsîrlerinin eski tercemelerine muhâlif olarak, bu lafzı hâssaten (Azrâ) ya’nî bâkire kadın ma’nâsına atf etmek için delîl lâzım olduğunu beyân etmişlerdir. (Mîzân-ül hak) kitâbını yazan papaz, (Hall-ül eşkal) ismindeki kitâbında bu kelimenin ma’nâsı, mutlaka Azrâdır, demesi de yanlışdır, hatâdır. Bunun reddi için, yukarıda, zikr etdiğimiz iki delîl kâfîdir.
İkinci olarak: Mattanın birinci bâbının, yirminci âyetinde diyor ki, (Rabbin meleği, rü’yâda Ona görünüp, ey Yûsüf, Meryemi zevceliğe kabûl etmeğe korkma! Zîrâ Onun Rûh-ul kudsden bir oğlu olacak, Ona Îsâ ismini koy, dedi.) Yirmidördüncü ve yirmibeşinci âyetlerinde ise, (Yûsüf uyanınca meleğin dediği gibi yapdı ve çocuğun ismini Îsâ koydu) demekdedir.
Lukanın birinci bâbında ise, Cebrâîl aleyhisselâmı ya’nî meleği görenin bizzât hazret-i Meryem olduğu bildirilmekdedir. Bu bâbın otuzbirinci âyetinde meleğin hazret-i Meryeme, (Sen yakında hâmile olup bir oğlan dünyâya getireceksin, ismini Îsâ koyacaksın) dediği bildirilmekdedir.
Mattada meleğin Yûsüfe rü’yâda, Lukada ise meleğin hazret-i Meryeme bizzât göründüğü yazılıdır.