415

Vedâ’ edip ayrılırken de dedi ki: Belh şehrindeki azîzler, kendilerine, yüksek hakîkatleri bildiren mektûblarınızdan göndermenizi istirhâm etdiler. İmâm-ı Rabbânî “kaddesallahü sirre-hül-azîz” doksandokuzuncu mektûbu yazıp, diğer birkaç mektûbla berâber verdi. Bir zemân sonra, Belhden Hindistâna gelen ba’zı sâdıklar dedi ki, İmâmın “kuddise sirruh” mektûbu, mîr Muhammed Mü’mine gelince, okurken zevkinden yerinde duramıyordu ve sultânülârifîn Bâyezîd ve Seyyidüt-tâife Cüneyd ve bunlar gibi büyükler şimdi sağ olsalardı, imâm-ı Rabbânînin “kuddise sirruh” önünde diz çökerler, hizmetinden ayrılmazlardı, demişdi.

20 — O zemânın âriflerinden biri diyor ki, âlimlerin, imâm-ı Rabbânînin “kuddise sirruh” yazılarından nasîbleri, câhillerin hakîmlerden duydukları hikmetleri anlamaları gibidir.

21 — O zemânın, ilmi ile amel eden dindâr âlimlerinden biri buyuruyor ki: Kalb ve rûh ilmlerinin mütehassısları, yâ kitâb tasnîf ederler veyâ te’lîf ederler. Tasnîf demek, bir ârifin kendine bildirilen ilmleri, esrârı, dereceleri yazmasıdır. Te’lîf ise başkalarının sözlerini kendine mahsûs bir sıra ile toplayıp yazmasıdır. Tasnîf çok zemândan beri dünyâdan kalkdı. Yalnız te’lîf kaldı. Fekat, imâm-ı Rabbânînin “kuddise sirruh” yazıları, doğrusu, tasnîfdir. Te’lîf değildir. Ben, onun talebesi değilim. Fekat insâf ile söylemek lâzım gelirse, onun yazılarına çok dikkat ediyorum. Başkalarının sözlerini bulamıyorum. Hepsi kendi keşfleri, kalbine gelen ilmleridir. Hepsi de, yüksek, makbûl ve güzel ve islâm dînine uygundur.

22 — O zemânın en büyük kâdîsına, İmâm-ı Rabbânînin “kuddise sirruh” hâlleri soruldukda, dedi ki: Kalb ve rûh âlimlerinin sözlerine ve hâllerine bizim aklımız ermiyor ve almıyor. Fekat imâm-ı Rabbânînin “kuddise sirruh” hâllerini görünce, geçmiş Evliyânın hâllerini ve sözlerini anladım ve bildim. Bundan evvel, geçmiş Evliyânın acâyip hâllerini, garîb ibâdetlerini okuyunca, talebenin bunları, büyülterek yazmış olmaları hâtırıma gelirdi. Onun hâllerini, vaziyetlerini görünce, bu düşünce ve tereddütlerim kalmadı.

23 — Hadîs âlimi, Abdülhak-ı Dehlevî, ilk zemânlar, imâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh” hazretlerinin yazılarını beğenmez, i’tirâzlar yazardı. Fekat, son zemânlarında, Allahü teâlânın inâyetine kavuşarak, yapdıklarına pişmân oldu. Tevbe etdi.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.