415

(Amca, baba gibidir) diyerek övdü. Hazret-i Fâtıma için (Onu üzen, beni üzmüş olur) buyurdu. Hazret-i Ebû Bekr için, (Niçin arkadaşımı inciterek, benim hâtırımı saymıyorsunuz?) buyurdu. Hazret-i Alî için,(O bendendir. Ben de ondanım) ve (Ben kimin mevlâsı isem, Alî de onun mevlâsıdır) buyurdu. Aklı ve insâfı olan kimse, akrabâlık bakımından olan övmek ile, dinde üstünlük ve hilâfete liyâkat bakımından olan övmeği birbirine karışdırmaz. (Ben ondanım. O da bendendir) sözü akrabâlık bakımındandır. Akrabâlık hakkını yerine getirmekdir. (Fadl-i küllî)yi, ya’nî her bakımdan üstün olmağı bildirmez. Çünki, bu sözler, hazret-i Alî ve hazret-i Fâtıma için söylenildiği gibi, hazret-i Abbâs için de söylendi. Hattâ, Ebû Lehebin kızı olan Dürre için de söylendi. İmâm-ı Ahmed bin Hanbelin kitâbında Dürre diyor ki, (Âişenin odasında idim. Resûlullahsallallahü aleyhi ve sellem” geldi. (Abdest alacağım su getirin!) buyurdu. Âişe ile leğen ve ibrik getirdik. Abdest aldı. Bana dönüp, (Sen bendensin. Ben de sendenim!) buyurdu). Bu sözün, akrabâlık hakkı için olduğu, üstünlüğü göstermek için olmadığı, buradan pekiyi anlaşılmakdadır.

Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, çok kimse için (seviyorum) buyurdu. Hâle, vakte ve o kimseye göre, bu söze başka başka ma’nâlar verilmişdir. Zâten sevmek çeşid çeşid olur. Zevceyi, evlâdı, arkadaşı, üstâdı sevmek birbirine benzemez. İnsan birini sever. Başka bakımdan, diğer birini dahâ çok sevebilir. Bunun içindir ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Âişeyi çok seviyorum) buyurdu. Başka bir yerde (Üsâmeyi çok seviyorum) dedi. Üçüncü bir yerde (Ebû Bekri çok seviyorum) dedi. Dördüncü bir yerde de (Alîyi çok seviyorum) buyurdu. Bu sevgilerin başka bakımlardan oldukları meydândadır.

Bir kimsenin başkasından dahâ üstün olması, aynı üstünlüğün onda dahâ çok bulunması demekdir. Bu çokluk, bir üstün sıfatın bütününde olacağı gibi, parçalarında da olabilir. Birinde bir parçası, ötekinde başka parçası bulunabilir. Meselâ cesâretin bir kısmı, pehlivânın, [sporcunun] cesâretidir. Bir kısmı da, hükûmet reîsinin cesâretidir. Melikin cesâreti, pehlivânın cesâretinden elbet dahâ kıymetlidir. İlm sıfatının kolları çokdur. Süâli iyi anlamak, bunu başka mes’ele ile karışdırmamak bunlardan bir parçadır. Zühd de iki kısmdır: Evliyânın zühdü, harâmlardan sakınmakdır. Peygamberlerin “salevâtullahi teâlâ aleyhim ecma’în” zühdü ise, islâmiyyeti yaymakdan başka birşey düşünmemekdir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.