Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” vefâtından sonra, Şeyhayn “radıyallahü teâlâ anhümâ” zemânında, İslâmiyyetin yayılması, memleketlerin alınması, o kadar çok ve o kadar çabuk oldu ki, hiçbir zemân ve hiçbir yerde böyle te’sîrli ve devâmlı başarı görülmemişdir. Alî “radıyallahü teâlâ anh” zemânında ise, hiçbir şehr alınmadı. Hattâ cihâd temâmen durdu.
Hazret-i Alîden “radıyallahü teâlâ anh” hadîs rivâyet edenlerin çoğu, öteden beriden toplanan askerlerdi. Kimlikleri belli değildi. Onların bildirdikleri sağlam değildir. Medînedeki ve Şâmdaki âlimlerden, hazret-i Alîden “radıyallahü teâlâ anh” hadîs bildiren pek azdır.
Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden sonra islâmın temel bilgisi (Fıkh)dır. Fıkhdan ana bilgiler, hazret-i Ömerin “radıyallahü teâlâ anh” sözbirliği yaparak ortaya koyduklarıdır. Müslimânların çoğu Hanefî, Mâlikî ve Şâfi’îdir. Mâlikî mezhebinin kaynağı (Muvattâ) kitâbıdır. Muvatta kitâbında, hazret-i Alîden “radıyallahü teâlâ anh” gelme ancak birkaç mes’ele bulunmakdadır. Hanefî mezhebinin kaynağı olan imâm-ı Ebû Hanîfenin “rahime-hullahü teâlâ” Müsnedi ve imâm-ı Muhammedin “rahime-hullahü teâlâ” eserleri de böyledir. İmâm-ı Şâfi’înin “rahime-hullahü teâlâ” Müsnedinde ise, onlardakilerden dahâ az vardır. Fıkhdan sonra (Siyer) bilgileri gelir. Burada da, hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anh”, öteki Sahâbîler gibidir. Tesavvufa gelince, (Sülûk) ve kalbi temizleme olan bu ilmde, hazret-i Alînin “radıyallahü teâlâ anh” sözleri, meselâ Abdüllah bin Mes’ûdun veyâ Abdüllah bin Ömerin “radıyallahü teâlâ anh” sözlerinden dahâ çok değildir.
Süâl: Hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anh”, Kur’ân-ı kerîmi ve hadîs-i şerîfleri herkesden iyi biliyordu. Ondan işitenlerin çürük olmaları, Mezheb imâmlarına doğru olarak iletememeleri, bu yüce imâma kusûr olur mu?
Cevâb: Onların kusûrları, İmâm hazretlerinin yüksekliğini elbet sarsamaz. Onun halîfe olmak hakkını elbet gidermez. Fekat, halîfenin hâkim, gâlib olması lâzımdır. Halîfe olmağa hakkı olanlar arasından, Allahü teâlâ, bilinmiyen sebeblerle, birini bu makâma seçince, onun için elbet, ayrı bir üstünlük olur. Kendinde olan üstünlüğe, bir de iş yapmakla olan üstünlük eklenir. Hizmeti çok olanın, üstünlüğü artar. Allahü teâlâ, bu üstünlüğü, kendinde üstünlük olana ve ayrıca çalışana verir.
Şeyhaynın “radıyallahü teâlâ anhümâ” kalb temizliği, ya’nî tesavvuf bakımından üstünlüğü, iki yoldan anlatılabilir: Hazret-i Alînin “radıyallahü teâlâ anh” zühdü, Velîlerin “rahime-hümullahü teâlâ” zühdü gibi idi. Şeyhaynın “radıyallahü teâlâ anhümâ” düzenini bozdu.