(O şöyle idi, böyle idi. Benim ondan çocuklarım oldu) buyururdu.
Abdüllah ibni Abbâsın bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Abbâs bendendir. Ben de Abbâsdanım)buyuruldu.
Deylemînin bildirdiği ve Ebû Sa’îdin haber verdiği hadîs-i şerîfde, (Benim evlâdıma, soyuma dil uzatarak, beni incitenlere, Allahü teâlâ çok azâb yapacakdır) buyuruldu.
Hâkimin bildirdiği ve Ebû Hüreyrenin “radıyallahü teâlâ anh” haber verdiği hadîs-i şerîfde, (Sizin en iyiniz, benden sonra ehlime, ya’nî Ehl-i beytime iyilik edeninizdir) buyuruldu.
İbni Asâkirin bildirdiği ve hazret-i Alînin haber verdiği hadîs-i şerîfde, (Ehl-i beytime dokunan kimseye, kıyâmet günü bunun azâbı yetişir) buyuruldu.
İbni Adî ve Deylemînin bildirdikleri ve hazret-i Alînin “radıyallahü teâlâ anh” haber verdiği hadîs-i şerîfde, (Sırât köprüsünden en kolay geçecek olanınız, Ehl-i beytimi ve Eshâbımı çok seveninizdir)buyuruldu.
[İmâm-ı Rabbânînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” mektûbunun tercemesi burada temâm oldu.]
Büyük âlim Seyyid Abdülhakîm Arvâsî “rahmetullahi aleyh”, (Eshâb-ı kirâm) risâlesinde diyor ki, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Ehl-i beyti üç kısmdır: Neseb, soy ile akrabâ olanlardır. Halaları böyledir. İkincisi temiz zevceleridir. Üçüncüsü, zevcelerinin başlarını taramak, yemeklerini pişirmek, odaları süpürmek, çamaşır yıkamak ve ev işlerini yapmak için dâima evlerinde bulunan hizmetçi kadınlardır. Hâricdeki işleri yapan, mescidde ezân okuyan Bilâl, Selmân, Suheyb de, hâne-i se’âdetden yir ve içerlerdi. Hazret-i Fâtıma ile kıyâmete kadar, çocukları, Ehl-i beytdirler. Bunları, âsî olsalar da, sevmek lâzımdır. Bunları sevmek, kalb ile, beden ile ve mal ile yardım, hürmet ve ri’âyet etmek îmân ile ölmeğe sebeb olur. Sûriyenin Hamâ şehrinde, seyyidler için mahkeme vardı. Mısrdaki Abbâsî halîfeleri zemânında, hazret-i Hasenin “radıyallahü teâlâ anh” evlâdlarına (Şerîf) ismi verilerek beyâz sarık sarmaları, hazret-i Hüseynin “radıyallahü teâlâ anh” evlâdına (Seyyid) ismi verilerek, yeşil sarık sarmaları tensîb edildi. Bu mubârek sülâleden doğan mubârek çocuklar, iki şâhidi ile, hâkim huzûrunda tescîl edilirdi. Sultân Abdülmecîd hân “rahmetullahi teâlâ aleyh” zemânında, mason Reşîd pâşa bu mahkemeleri kaldırdı. Soysuz ve mezhebsiz olanlara da seyyid denildi. Uydurma acem seyyidleri her tarafa yayıldı. (Fetâvel-hadîsiyye)de diyor ki, (Sadr-ı evvelde, Ehl-i beytden olanların hepsine şerîf denilirdi. Meselâ, şerîf-i Abbâsî, şerîf-i Zeynelî denirdi. Fâtımî sultânları, şî’î idi.