481

Ehl-i sünnet âlimleri “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”, müslimânların dinlerini korumak için çeşidli dinlere ve felsefecilere ve zındıklara cevâb vermek zorunda kaldılar. Onlara, istedikleri gibi ve felsefelerine uygun cevâblar hâzırlayarak, kelâm ilmini her tarafa yaydılar. Böylece, gençlerin aldatılmasını önlediler. Bu hizmetlerini övmemiz, onlara şükr ve düâ etmemiz lâzım iken, onları bu yüzden kötülemeğe kalkışmak, bir müslimâna yakışır mı? Eshâb-ı kirâm “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”çok âkıl ve ârif oldukları ve Resûlullah gibi bir mürşidleri olduğu için, islâm dîni, yirmi senede bütün dünyâya yayıldı. İkinci asrdan sonra, üç kıt’a üzerindeki müslimânlarda bu şartların ikisi de kalmadı. Talebenin hocasından okuyup öğrenmeleri zemânı uzadı. Şimdi de, üstâd müşfik ve mâhir, talebe de zekî ve çalışkan olursa, yine az zemânda öğrenilir buyurmuşlardır. Bid’atlerin ve günâhların zulmetleri de kalbleri karartıp, hâfızaları za’îfletdi. Bu da, tahsîl zemânının uzamasına sebeb oldu. İmâm-ı Şâfi’î bile, hocası Vekî’a hâfızasının za’îfliğinden şikâyet etdi. Aldığı cevâbı bildiren şu beyt, bu hakîkati gösteriyor:

Şekevtül Vekî’a min sû-i hıfzî,
fe-evsânî ilâ terk-il me’âsî.

Dinde reformcu, bir yandan ittifâkla bildirilmiş olan ibâdetleri her müslimânın yapması lâzımdır diyor. Öte yandan da, ihtilâflı şeyleri yapmasa da olur veyâ dilediği mezhebe göre yapar, ya’nî mezhebleri birbirlerine telfîk eder, karışdırır, diyor. Sözleri birbirine uymıyor. Çünki, mezhebleri birbirlerine karışdırmanın bâtıl olduğu, sözbirliği ile bildirilmişdir. Mezhebleri karışdırmak, ittifâkla bildirilmiş olan bu habere uymamak olur. Bunun için, dinde reformcunun sözüne uyarak yapılan ibâdetler ona göre de sahîh olmaz. (İhtilâflı mes’eleleri Eshâb yapmamışdır. Yapmış olsalardı, ihtilâflı olmazdı) demek de, doğru değildir. Çünki, Eshâb-ı kirâmın nasıl yapdıkları anlaşılamadığı için, ihtilâf olunmuş mes’eleler de çokdur. Mezheb imâmının sözünü bırakıp, hadîsden kendi anladığına uymalı demek de, ittifâkla bildirilen habere uygun değildir. Kendisini mezheb imâmından dahâ üstün görmek, müctehid sanmak olur ki, şeytân sıfatıdır.

28 — Sekizinci konuşmada, dinde reformcu diyor ki, (Taklîdciler, Allahın verdiği fıtratın îcâbı olan düşünme, araşdırma ve delîl arama nûruna karşı en büyük düşmandır).

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.