32 — Dinde reformcu, dokuzuncu konuşmasında şöyle yazıyor: (Ben müslimânların tutuldukları hastalığın sebeb ve mikrobu olan ihtilâf karanlıklarından nasıl sıyrılıp çıkacakları hakkındaki düşüncemi bundan önce bildirmişdim. Benim görüşüm, büyük islâm âlimi olan İmâm-ı Gazâlînin görüşüne uygundur. İmâm-ı Gazâlî, yalnız Kur’ân-ı kerîmde bulunan şeylere îmân etmeleri, bir de müslimânların öteden beri üzerinde birleşdikleri şeyleri yapmaları kâfîdir, diyor. İslâmiyyete zarar veren şey, müslimânların fırka fırka ayrılarak, her fırkanın yalnız kendi tercîh etdiği imâmı ve ona tâbi’ olan âlimleri taklîd etmesi ve başka müctehid imâmları taklîd edenlere karşı te’assub göstermesidir. Bu fırkalaşma, Kitâbı ve Sünneti terk etmeğe kadar varır. Ben, bu nev’ mes’elelerde, biraz dahâ kolaylık gösterdim. Mükellefi, nefsinin arzûsuna uymamak ve elinden geldiği kadar ihtiyâta riâyet etmek şartı ile, istediği görüşü almakda serbest bırakdım. İmâm-ı Gazâlî ise, bu mes’elelerin kökden terkini câiz görmekle berâber, amel etmek istiyenlerin hareket sâhasını daraltıyor. Onları bir nev’ ictihâde mecbûr bırakıyor).
Dinde reformcunun en büyük hatâsı, müslimânların i’tikâdda fırkalara ayrılması ile, Ehl-i sünnetin dört mezhebe ayrılmasını birbiri ile karışdırmasıdır. Dört mezhebi de bid’at fırkaları gibi kötülemekde, müslimânları, Kitâbın ve Sünnetin dışına çıkacak kadar lekelemekdedir. İ’tikâdda ayrılmış olan yetmişiki fırkanın hepsi, elbette mezhebsizdir, sapıkdır. Hepsinin Cehenneme gidecekleri, hadîs-i şerîf ile bildirilmişdir. Fekat, hadîs-i şerîf ile övülen ve Resûlullaha itâ’at etdikleri için, Allahü teâlânın muhabbetine, rızâsına kavuşmuş olan, Ehl-i sünnetin dört mezhebine saldırması, bölücülükden başka ne olabilir? Din adamı olarak ortaya çıkan böyle zındıkların, münâfıkların, kitâblı ve kitâbsız kâfirlerden dahâ zararlı ve dahâ kötü olduklarını dînimiz bildiriyor. Dinde reformcu, imâm-ı Gazâlî hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” bir önceki maddede bildirilen sözlerini değişdirerek, kendi görüşüne çevirmekden sıkılmamışdır. Kendisini, imâm-ı Gazâlî hazretleri gibi, âlim ve müctehid görerek, islâmiyyete yön vermeğe kalkışmakdadır. Bu şaşkın hareketinin, kötülediği yetmişiki fırkadan da, dahâ kötü olduğunu anlıyamamakdadır.
33 — Dinde reformcu, mezheb imâmlarının sözbirliğine de karşı geliyor, diyor ki, (Telfîkin bâtıl olduğu hükmünde icmâ’ bulunduğu iddi’âsını kabûl etmek mümkin değildir. Bu konuda farklı görüşler vardır. Kendi mezhebinin imâmlarından hiçbirinin söylemediği bu sözü (Dürr-ül-muhtâr) sâhibi nasıl söyliyebilir ki, kendi mezhebi, üç imâmın ictihâdlarından telfîk edilmişdir.