Ya’nî, ibâdeti sahîh olsa da, kabûl olunmaz. Sevâb verilmez. Çünki, küfre sebeb olmıyan bid’at işlemeğe devâm etmekdedir. Küfre sebeb olan bid’at sâhibinin ibâdeti zâten sahîh olmaz. Farz, nâfile ibâdetlerinin hiçbiri kabûl olmaz. Bid’at, nefse, şeytâna uyarak yapıldığı için, sâhibi islâmdan, Allahü teâlânın emrlerine teslîm olmakdan çıkar. Îmân kalb ile olur. İslâm kalb ve lisân ile birlikde olur. Îmân kalbe mahsûsdur. İslâm ise, kalbin, lisânın ve bedenin umûmuna şâmildir. Kalbdeki îmân ile kalbdeki islâm birbirlerinin aynıdır. Bid’at sâhibinden ayrılan, lisândaki ve uzvlardaki islâmdır. Bid’at işlemeğe devâm eden kimse, nefse ve şeytâna itâ’at eden kimse olmuşdur. Günâh işliyen kimse, âsî, fâsık olur. Buna bid’at sâhibi denmez. Fekat, bid’at sâhibi, âsî ve fâsıkdır. Bid’at sâhibi, bu bid’atini ibâdet sanmakda, buna karşılık sevâb beklemekdedir. İbâdet hâricinde işlenen günâh, ibâdetlerin kabûl olmasına mâni’olmaz.
Bir hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Benden sonra, ümmetim arasında ayrılıklar olacakdır. O zemânda olanlar, benim sünnetime ve Hulefâ-i râşidînin sünnetine yapışsın! Dinde meydâna çıkan şeylerden uzaklaşsın! Dinde yapılan her yenilik bid’atdir. Bid’atlerin hepsi dalâletdir. Dalâlet sâhiblerinin gidecekleri yer, Cehennem ateşidir). Bu hadîs-i şerîf, bu ümmetde çeşidli ayrılıklar olacağını haber veriyor. Bunlar arasında, Resûlullahın ve Onun dört halîfesinin yolunda olana sarılınız diyor. Sünnet, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem”, sözleri, bütün ibâdetleri, işleri, i’tikâdları, ahlâkı ve birşey yapılırken görünce, mâni olmayıp susması demekdir.
Bir hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Ümmetim arasına fesâd yayıldığı zemân, sünnetime yapışan için yüz şehîd sevâbı vardır!) Ya’nî nefse ve bid’atlere ve kendi aklına uyarak islâmiyyetin hududu dışına çıkıldığı zemân, benim sünnetime uyana, kıyâmet günü yüz şehîd sevâbı verilecekdir. Çünki, fitne fesâd zemânında islâmiyyete uymak, kâfirlerle harb etmek gibi güç olacakdır.
Bir hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (İslâm dîni garîb olarak başladı. Son zemânlarda da garîb olacakdır. Bu garîb insanlara müjdeler olsun! Bunlar, insanların bozduğu sünnetimi düzeltirler). Ya’nî, islâmiyyetin başlangıcında, insanların çoğu, müslimânlığı bilmedikleri, onu yadırgadıkları gibi, âhır zemânda da, dîni bilenler azalır. Bunlar, benden sonra bozulmuş olan sünnetimi islâh ederler. Bunun için, emr-i ma’rûf ve nehyi anilmünker yaparlar. Sünnete, ya’nî islâmiyyete uymakda başkalarına örnek olurlar. İslâm bilgilerini doğru olarak yazıp, kitâblarını yaymağa çalışırlar.