Hak olan Kur’ân, bâtıl olan saltanat da’vâlarını kazanmak için âlet edildi).
Cevâb: O muhârebeler saltanat için değildi. İslâmiyyetin emrlerinin yerine getirilmesi içindi. Reformcunun dediği gibi, saltanat savaşını kazanmak için, Kur’ân-ı kerîm âlet edilmedi. O muhârebelerde, her iki tarafın birbirine karşı her yapdığı şey, hakkı meydâna çıkarmak, islâmiyyete uymak içindi. O muhârebede dîn-i islâm, yaldızlı, sırmalı koltuklara ulaşdıran yolları açmak için, insan yığınları yapacak bir silâh olmamış, böyle silâha karşı koyan bir kalkan olmuşdur.
[Hazret-i Alîye karşı harb edenler, günâha girmedi. Günâh demek, Allahü teâlâya karşı suç işlemek, ya’nî islâmiyyete uymamak demekdir. Onlar, hazret-i Alîyi “radıyallahü anhüm” halîfe seçmemişlerdi. Onu halîfe tanımadıkları için kılınca sarıldılar. Halîfe seçmiş olsalardı, halîfeye karşı gelmeleri günâh olurdu. Evet, onu halîfe seçmemekde, dînî sebeb göstermiş olmakla berâber, yanılmış idiler. Fekat bu yanılmaları ictihâd hatâsı idi. İslâmiyyete uymak için idi].
Süâl: İslâmiyyet, insanları se’âdete kavuşdurmak, huzûr sağlamak için değil midir? İslâmiyyete sarılmak, kan dökülmesine sebeb olur mu?
Cevâb: Onlar, islâmiyyete uymak istediler. Fekat, islâmiyyete uymakda yanıldılar. Kan dökülmesine, islâmiyyete uymaları sebeb olmadı. İslâmiyyete uyarken yanılmaları sebeb oldu. Bunun gibi, Uhud gazâsında, Resûlullahın bir geçidi tutmak için koyduğu kırk sahâbîden çoğu şehîd olmuşdu. Bunların ölümüne, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” emrine uymaları değil, bu emri yaparken bir kısmının yanılmaları sebeb olmuşdu. İslâmiyyete uymak, hiçbir zemân, hiçkimseye zarar vermez, fâide verir. İslâmiyyete uymamak veyâ uyarken yanılmak, insana zarar verir.
Hazret-i Alînin “radıyallahü teâlâ anh” harb açdığı müslimânlar, islâmiyyete uymak istemişlerdi. Fekat, islâmiyyetin o işi yapmakda gösterdiği yolu seçerken yanıldılar. Allahü teâlânın sevdiği, seçdiği insanlar oldukları için, bu hatâları suç olmaz. İctihâd hatâsı, günâh değil, sevâb olur. O seçilmişlerin, sevilmişlerin hatâları, sonra gelen müslimânların, iyilerin ibâdetlerinden dahâ kıymetli, dahâ sevâbdır. (İyilerin, doğru, iyi işleri, seçilmişlerin yanılması gibidir) buyuruldu. Ya’nî, onların yanlış işleri, bunların doğru işlerinden dahâ fâideli, dahâ kıymetlidir. Bunun içindir ki, o muhârebelerde her iki tarafda ölenler şehîd oldu. Sevâb kazandı.