Bütün dünyâ anayasaları, herkese kendi malını istediği gibi kullanmak hakkını tanıdığına göre, vakf edilen malları, vakf eden kimsenin istediği şartlara göre kullanmak lâzım geldiğine kimsenin dil uzatmağa hakkı yokdur.
19 — (Evkâfın bu kadar çok olmasının sebebi, dindârlıkdan, iyilikden ziyâde, yağmacıların topladıkları serveti, bir başkası yağma etmesin diye, binâların yüzde doksandokuzunu kendilerine ve evlâdlarına garanti ederek, geri kalan yüzde biri ile bir câmi’, bir medrese veyâ bir tekkeye sadaka vermişlerdir) diyor.
Cevâb: Vakf bilgilerini, böyle câhilce sözlerle değil, birer birer incelemekle konuşmak lâzımdır. Şu kadar söyliyelim ki, vakfların şimdiye kadar değişmeden kalması, çok iyi olmuş. Bu sâyede, devlet bütçesinin yarısına yakın bir değer taşıyan mallar, mülkler, millete kalmış. Eğer hükûmetlerin, evkâf mallarına el uzatmasına set çeken vakf kâidesi olmasaydı, bu büyük servetin yerinde şimdi belki yeller eserdi.
20 — (Müslimânlar arasında birçok parazit insanlar yaşıyor. İnsanın çalışmasından başka birşeyi olmadığı bildirildiği hâlde, medreseler, imâretler, tekkeler, fâidesinden ziyâde zararı olan milyonlarca tenbel kimse ile doluyor)diyor.
Cevâb: İnsanın çalışmasından başka bir kazancı olmadığını bildiren, Vennecmi sûresindeki âyet-i kerîmedir. Dinde reformcular, bu âyet-i kerîmeyi çok söylerler. Fekat ma’nâsını az anlarlar. Bu âyet-i kerîmeden önce ve sonra olan âyet-i kerîmeleri bilenler, bunun âhiret kazancı için olduğunu kolayca anlarlar. Bundan başka, dünyâda insanlar, çalışmadıkları şeylerden de istifâde edebilirler. Mîrâs, bunun açık bir misâlidir. Bu âyet-i kerîme, âhiretde bir insanın başkasının suçundan zarar görmiyeceği gibi, istifâdesinin de, yalnız kendi kazandığı olacağını bildiriyor. Her müslimânın, âhiretine zarar vermemek şartı ile, dünyâyı kazanmağa çalışması da lâzımdır. Böyle çalışmak ibâdetdir, dînî vazîfedir. Bu vazîfeyi bildirmek için, yukarıdaki âyet-i kerîmeye yanlış ma’nâ vermenin yeri yokdur.
Reformcunun mekteb talebelerini zararlı bir parazit olarak göstermesi ve fakîrlere, kimsesizlere yardım için yapılan imârethâneleri, hayr yerleri olarak değil de, zararlı yer olarak göstermesi, şaşılacak şeydir. Medreselerin, imâretlerin, ya’nî aş evlerinin me’ârife, kültüre ve insanlığa fâideli olduğuna şübhe yokdur. Fakîrler için hastahâne de yapdırmamalı mı?
21 — (Hıristiyanlık da, sâbit idi. Değişmemesi için çalışdılar.