481

Tevekkül eden müslimân, hem bütün kuvveti ile çalışmakdadır; hem de, kazancını kendinden bilmek gibi hodbinliğe, egoistliğe düşmemekdedir.

İ’timâd-i nefs, kimsenin yardımına güvenmiyerek, fazla kuvvetle çalışmak olduğuna göre, tevekkül etmek de, böyle çok çalışmağı, akla ve mantığa uygun şekle sokuyor ve bir tevâzu’la süslüyor. İ’timâd-i nefsden beklenileni, dahâ edebli ve dahâ kıymetli olarak te’mîn ediyor. Hülâsa, tevekkül, çalışmayıp, boş oturup, herşeyin kendi ayağına gelmesini beklemek değildir. Tevekkül, çalışıp, başarıya kavuşmak için, Allahü teâlâdan yardım istemekdir.

28 — (Yüksek hakîkatların birçok hurâfeler içinde yok olmasına, müslimânların kanâ’atkârlığı, tevekkülü ve teslîmiyyeti sebeb olmuşdu. Kanâ’atin tükenmez bir hazîne olduğunu bildiren hadîs öyle anlaşılmış ki, çalışmak lâzım olduğuna bile inanılmıyor) diyor.

Cevâb: Müslimânları, kanâ’at etdikleri için tenbel oldular diye lekelemek, çok haksız bir iftirâdır. Kanâ’at, çalışmayıp tesâdüfen önüne çıkanı kullanmak, başka birşey aramamak demek değildir. Kanâ’at, bileğin emeği, alın teri karşılığı kazanılana râzı olmak, başkasının kazancına göz dikmemek demekdir. Başkasının dahâ çok kazandığını görünce, onu kıskanmamak, onun gibi çok çalışmak demekdir. Kanâ’at demek, ihtiyâcından fazla kalan kazancını bir yere yığmayıp, islâmiyyetin emr etdiği hayrlı yerlere vermek, fakîrlere, kimsesizlere, hastalara, cihâd edenlere yardım etmek demekdir. Kanâ’at, böylece iyi ahlâkın kaynağı olduğu gibi, insana mahrûmiyyetler içinde kaldığı zemân se’âdet te’mîn eden sarsılmaz bir kal’a gibidir. Şâir diyor ki:

Ey zemân! İnsanlara hücûm ederken, beni de herkes gibi sanarak üzerime gelme! Bileğimi bükemezsin! Karşında beni yalnız sanma! Arkamda kanâ’at gibi yenilmez bir ordu vardır.

29 — (İslâmiyyetde mezhebler türedi. Îmânda bile ikiye ayrıldılar. Eshâb-ı kirâmın izinde gidenlere ehl-i sünnet denildi. Bu yoldan ayrılanlara, ehl-i bid’at denildi. Ehl-i bid’at de, yedi kısma ayrıldı. Şimdiki müslimânlar, bu bid’at fırkalarından cebriyye yolunu tutmuşlardır. Ehl-i sünnet olduğunu söyleyenler, insanın elinden birşey gelmez. Herşeyi Allah yaratır. Takdîr ne yolda ise, insan da onu yapar diyorlar. Bunlara göre insan, her bakımdan âcizdir) diyor.

Cevâb: Reformcu, (Ehl-i sünnet) mezhebi ile Cebriyye fırkasını birbirine karışdırıyor. Evet insan, kudret-i ilâhiyye karşısında her bakımdan âcizdir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.