Bu âyet-i kerîme, müşriklerin (Allah istese idi, biz müşrik olmazdık) sözlerini red etmiyor. Onların bu sözlerindeki bozukluk, yanlışlık, (Allah dilediği için suçlu olduklarını) bildiklerinde değildir. Bu sözü Peygamberleri susdurmak için ve kendilerini suçlu olmakdan kurtarmak için söylemelerindedir. Çünki, Allah istese idi müşrik olmazdık sözleri doğrudur. Nitekim, bu âyet-i kerîmede, meâlen(Allahü teâlâ istese idi, hepinizi doğru yola götürürdü) buyuruldu. En’âm sûresindeki yüzyedinci âyet-i kerîmede meâlen, (Allahü teâlâ istese idi, onlar müşrik olmazlardı) buyuruldu. Müşriklerin bu sözleri doğru ise de, bu sözü Peygamberleri “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” susdurmak için söylemeleri çirkin olmakda ve azarlanmakdadırlar. Çünki Allahü teâlânın, emr etdiği şeylerin hepsini irâde etmiş olması lâzım olmadığı gibi, yasak etdiği şeylerin hepsini irâde etmemiş olması da lâzım gelmez. Ya’nî Allahü teâlâ, dünyâda olacak herşeyi ezelde irâde etmişdir. Bunların içinde, kendinin yasak etdiği, râzı olmadığı şeyler de vardır. İrâde etmek, ya’nî istemek başkadır, râzı olmak, beğenmek başkadır. Bu ikisini birbiri ile karışdırmamalıdır. Görülüyor ki, Allahü teâlâ, bir işin yapılmasını irâde etdiği hâlde, insanların o işi yapmasını yasak etmiş olabilir.
(Beled) sûresinin sekizinci âyeti ve (Veşşemsi) sûresinin sekizinci âyeti de, Allahü teâlânın insanlara maddî ve ma’nevî kuvvet verdiğini ve iyi ve fenâ yolları ayırdığını ve mes’ûliyyetin insana âid olacağını açıkça anlatmakdadır.
Görülüyor ki, insan bir bakımdan fâil-i muhtârdır. Her işinden dünyâda da, âhiretde de mes’ûldür. Fekat, insanın ihtiyârını ve irâdesini kendi hâline bırakmıyan bir irâde-i külliyye vardır. İnsan, kendisinin kâdir veyâ âciz olduğuna karar verememekdedir. Bu soruyu çözmek çok güçdür. Dünyâda eşi bulunmaz bir bilmecedir dense yeridir.
Yukarıda geçen, (Siz yalnız Allahü teâlânın dilediğini arzû edersiniz)meâlindeki âyet-i kerîmeye, Ebû Mensûr Mâtürîdî hazretleri şöyle ma’nâ vermekdedir: (Allahü teâlânın irâdesi, sizin irâdenizle berâberdir. Siz irâde edince, Allahü teâlânın irâdesini hâzır bulursunuz). Eş’arî mezhebine göre, âyet-i kerîme, Allahü teâlânın irâdesini bizim irâdemizle birleşdirmiyor. Bizim irâdemizi Allahü teâlânın irâdesine bağlıyor. İnsanlardan, iyi şeyleri irâde etmeleri isteniyor. Böyle irâdelerinin, irâde-i ilâhiyyeden kuvvet alabileceğini söyliyor. Kulun her işi gibi, irâdesi de, cenâb-ı Hakkın izn vermesine muhtâcdır, diyor. Bir âyet-i kerîmenin meâl-i şerîfinin (Onlar için irâde ve ihtiyâr yokdur)olduğunu yukarıda bildirmişdik.