Tabî’iyyeciler herşeyin kendi kendine var olduğunu, ya’nî hepsinin vâcib-ül vücûd olduğunu söyliyorlar. Hâlbuki, yukardaki açıklamaya göre, herşeyin kendi kendine mevcûd, ya’nî vâcib-ül vücûd olması şöyle dursun, bir mahlûkun bile vâcib-ül vücûd olması mümkin değildir.
Şimdiye kadar, Avrupayı taklîd eden ilericilerin yapdıkları dinsizlik propagandası, Allahü teâlâya inanmamak şeklinde idi. Meselâ, (İş, Allahın varlığındadır. Allah varsa, bütün din bilgilerine hemen inanırım) diyenler çokdu. Fekat, son zemânlarda fende atılan yeni adımlar ve hele atom üzerindeki ve radyoaktivite ve madde ile enerji üzerindeki incelemeler karşısında, Allahü teâlânın varlığını inkâr edemedikleri için, Peygamberlere dil uzatmağa başladılar “aleyhimüssalâtü vesselâm”. Herkes hürdür. İbâdet serbestdir. Herkes Allahına dilediği gibi ibâdet eder. Allah ile kul arasında akldan başka bir aracı olamaz dediler. Hâlbuki âhirete inanan bir kimsenin, Peygamberlere de inanması lâzım gelir. Âhiretdeki ni’metlerin ve azâbların bilgisini akla bırakmak, büyük bir adâletsizlik olur. Hele câhil halk, bunu hiç düşünemez. İslâmiyyet, Peygamberlerin hepsine inanılmasını emr etmekdedir. Yehûdîler ve hıristiyanlar, bütün insanların Peygamberi olan Muhammed aleyhisselâma inanmıyorlar. O yüce Peygambere dil uzatıyorlar. Muhammed aleyhisselâmın bildirdiği islâmiyyet ise, Mûsâ aleyhisselâm ile Îsâ aleyhisselâma inanmayanları, bunları küçültecek bir şey söyleyenleri, müslimânlıkdan tard etmekdedir. Bir pâdişâh, bir memlekete bir vâlî gönderip, o memleketi idâre etdikden sonra, bu vâlîyi değişdirerek yeni bir vâlî gönderdiği zemân, ba’zı kimseler, biz eski vâlînin sözünden çıkmayız, yeni vâlînin getirdiği emrleri dinlemeyiz deseler nasıl olur? Birinci vâlî pâdişâhın me’mûru da, sonra gelenler me’mûru değil mi? İşte bunun gibi, yehûdîlere sorarız:
Allahü teâlânın, Mûsâ “aleyhisselâm” peygamberi olur da, Îsâ ve Muhammed “aleyhimesselâm” peygamberleri olmaz mı? Yehûdîler bu iki Peygambere inanmıyor. Hıristiyanlar, yehûdîlerin bu yanlış inanışlarını görüp, onlara kızarken, kendileri de, hazret-i Muhammed aleyhisselâma karşı bu yanlışlığı, bu iftirâyı yapmak gafletine düşmüşlerdir. Bu yanlış inançlar, ilmî bir inceleme netîcesi olmayıp, hep eskiye bağlanıp kalmak ve yeniyi, yeni geldiği için kabûl etmemekden başka bir şey değildir. Ya’nî gericilikdir. Îsâ aleyhisselâm babasız dünyâya geldi. Hazret-i Meryem, oğlunu Kudüsden Mısra götürdü. Oniki sene Mısrda kaldılar. Sonra, tekrar Kudüse gelip (Nâsıra) denilen köyde yerleşdiler. Otuz yaşında Peygamber oldu. Üç sene sonra, yehûdîler bunu öldürmek istediler.