Bunları zevcelerinize, hemşîrelerinize iyice anlatınız!)
(Kadınların yükselmesi, erkeklerin yükselmesi için de lâzımdır. Çünki, iki kanadından biri çalışmıyan millet, ilerliyemez. Ancak kadınları ile birlikde yükselebilir) gibi ağızlarda sakız gibi çiğnenen bir söz var. Böyle karışık ve örtülü sözler maksadlarını açıkça söyleyemiyenlerin, yardımcı kelimeler altında bildirmeğe kalkışmalarını göstermekdedir. Kadınların ilerlemesi demek, onların câhil bırakılmaması, ahlâklarına, terbiyelerine ehemmiyyet verilmesi demekdir. Kadınların inceliklerine uygun, ince san’atları onlara yapdırmağa islâmiyyet birşey demez. Müslimân kadınlarının, erkeklerin yapamıyacağı ince işleri harbde de, sulh zemânında da yapmaları ve bunları kadınlardan öğrenmeleri câizdir. Fekat, yine yabancı erkeklerin arasında bulunmamaları lâzımdır.
Müslimân Türkleri, memleketimize, vatanımıza bağlayan en kuvvetli şey, âile içindeki dînî ve an’anevî temiz hayâtımızdır. Bu hayâtı, ya’nî harem ve selâmlık hayâtımızı mukaddes vazîfe bilenlerimiz, en hassâs bir damarla memlekete bağlı bulunurlar.
Kadınların erkekler arasında çalışmasını savunmakda, dinde reformcuların kuvvetli bir silâhı da, maddî istifâde, ekonomik kazançdır. Meselâ: Bir dükkân açarsınız. Kasaya veyâ tezgâha güzel bir kız korsunuz. Dükkânın gözlere dağıtdığı şehvânî hediyyelerle müşteriler çoğalır diyorlar. Hâlbuki, böyle açık kadınların bulunduğu dükkânlara ve içki satılan dükkânlara müslimân müşteriler gelmez. Harâm vâsıtalarla olan kazançlar da, habîs olur, bereketsiz olur. Sonu dünyâda da, âhıretde de zarar ve ziyân olur.
(Çok mühim ihtâr: Kadınların, kızların, yabancı erkeklere çıplak görünmesi, erkeklerin de bunlara bakması harâmdır, büyük günâhdır. Harâm vâsıtası ile dünyâ malı kazanmak müslimâna yakışmaz. Böyle kazanılan malların fâidesi ve bereketi olmaz. Harâma ehemmiyyet vermiyen, kâfir olur.)
Müslimân olduğunu söyliyen bir kimsenin, yapacağı bir işin, ahkâm-ı islâmiyyeye uygun olup olmadığını bilmesi lâzımdır. Bilmiyorsa, bir ehl-i sünnet âliminden sorarak veyâ bu âlimlerin kitâblarından okuyarak öğrenmesi lâzımdır. İş, ahkâm-ı islâmiyyeye uygun değil ise, günâh veyâ küfrden kurtulamaz. Her gün hakîkî tevbe etmesi lâzımdır. Tevbe edilen günâh ve küfr, muhakkak afv olur. Tevbe etmezse, dünyâda ve Cehennemde, azâbını, ya’nî cezâsını çeker. Bu cezâlar, kitâbımızın muhtelif yerlerinde yazılıdır.
Erkeklerin ve kadınların nemâzda ve her yerde örtmesi lâzım olan yerlerine(Avret mahalli) denir.