Resûlullahı ve Onun mubârek kabrini vesîle etmeyip, hazret-i Abbâsı vesîle etmesi, kendini çok aşağı bildiği ve Resûlullahın akrabâsını kendinden üstün gördüğü için idi. Hazret-i Abbâs ile tevessül etmesi, aslında Resûlullah ile tevessül etmekdir. Tevessül, teveccüh ve istigâse sözleri, kendisi ile teveccüh, istigâse edilen kimsenin her zemân, teveccüh ve istigâse edenlerden dahâ üstün tutulduğunu gösteriyor denilemez. Resûlullah, bir düâsının kabûl olması için, Mekke muhâcirlerini vesîle yapmışdır. İstigâse, birisinden birşey istemek için, bunun çok sevdiği bir kimseden yardım istemekdir. Ya’nî bu kimse vâsıtası ile istemekdir. Bu kimse vâsıtası ile istenince, o şeye kavuşmak kolay olur. Düânın kabûl olması için, Resûlullah ile veyâ kabrdeki bir Velî ile istigâse olunur. Böylece düâ kabûl olunur. Düâyı kabûl eden, yalnız Allahü teâlâdır. Buna sebeb, vesîle olan, Peygamberdir. Allahü teâlâ, hakîkî gavsdır. Resûlullah, mecâzî gavs olmakdadır. Buhârînin haber verdiği hadîs-i şerîfde, (Kıyâmet günü, önce Âdem ile, sonra Mûsâ ile ve sonra Muhammed aleyhimüsselâm ile istigâse ederler) buyuruldu. Bundan başka, Resûlullah ile tevessül, istigâse etmek demek, Onun düâ etmesini istemek demekdir. Çünki O, kabrinde diridir, istiyenin istediğini anlar. Sahîh haberde bildirildi ki: (Emîr-ülmü’minîn Ömer “radıyallahü anh” zemânında kaht [kıtlık] oldu. Eshâb-ı kirâmdan birisi, Resûlullahın kabri yanına gelip, yâ Resûlallah! Ümmetine yağmur yağması için düâ eyle! Ümmetin helâk olmak üzeredir, dedi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, buna rü’yâda görünüp yağmur yağacağını haber verdi. Öyle de oldu. Rü’yâda ayrıca(Ömere git, Selâm söyle! Yağmur yağacağını müjdele. Keys ile hareket etmesini söyle!) de buyurdu. Keys, yumuşak davranmakdır. Ömer “radıyallahü anh” sert idi. Dînin emrlerini yerine getirmekde şiddet gösterirdi. Bu kimse, Halîfenin yanına geldi. Olanı anlatdı. Halîfe dinledi ve ağladı. Bir habere göre rü’yâyı gören, Eshâbdan Bilâl bin Hâris Müzenî idi. Burada, rü’yâyı değil, Sahâbînin, Resûlullahın kabrine gelerek tevessül etmiş olduğunu bildirmek istiyoruz. Görülüyor ki, Resûlullahdan, hayâtda iken olduğu gibi vefâtından sonra da, dileklerin hâsıl olmaları için düâ buyurması istenilir. Onun düâ ve şefâ’at etmesi ile dilekler hâsıl olduğu gibi, hayâta gelmeden önce ve hayâtda iken ve vefâtından sonra, Onu vesîle ederek yapılan düâ ve tevessüller de kabûl olmakdadırlar. Kıyâmet günü de ümmeti için Rabbinden, şefâ’atde bulunacak ve şefâ’ati kabûl olunacakdır. Böyle olduğunu, islâm âlimleri (İcmâ’) ile ya’nî sözbirliği ile bildirmişlerdir. Abdüllah ibni Abbâsın “radıyallahü anhümâ” bildirdiği hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Allahü teâlâ Îsâ aleyhisselâma, yâ Îsâ! Muhammed aleyhisselâma îmân et! Senin ümmetinden, Onun zemânına yetişecek olanların, Ona îmân etmeleri için de ümmetine emr et!
- 317 -